Fotoğraf sanatçısı Nil Göksel, bir fotoğraf projesi kapsamında, İstanbul Boğazı’nın incisi Kız Kulesi’nin restorasyon öncesi ve sonrasını eşsiz bir perspektifle ele alıyor. Göksel’in kareleri, Kız Kulesi’nin zaman içerisinde geçirdiği evrimi ve çeşitli hallerini gözler önüne sererken, Kız Kulesi’nin aynı zamanda bir İstanbul hikayesi olduğunu anımsatıyor.
Kız Kulesi, birçok hikayeye ev sahipliği yapmış: Bir prensesi eceline kavuşturan, aşıkların sığınağı olan, Ahmet Çelebi’nin uçtuğu ve Galata Kulesi’ne sevdalandığı… Ve daha pek çok geminin geçtiği bu önemli nokta, İstanbul’un doğum günü pastası gibidir.
Kız Kulesi Gün Batımı
Boğazın tam ortasında yer alan Kız Kulesi, küçük boyutuyla mütevazı, büyük şöhretiyle çarpıcıdır. Yıllara meydan okuyan ve gelecekte de okuyacak olan bu tarihi yapı, gün batımında en güzel yönlerini sergileyerek, İstanbul’un iki tarihi değeri arasında bir köprü oluşturur.
Siyah Beyaz Nostalji
Göksel, geçmiş ve günümüzü birleştiren bir yaklaşım sergiliyor. Siyah beyaz fotoğraflarla nostaljiyi canlandırırken, insanların Kız Kulesi’ne olan hayranlığını ve seyre dalışlarını etkileyici bir biçimde yansıtıyor. Kız Kulesi, herkesin farklı bir anısını barındıran tek seyircisidir.
Kız Kulesi’nin Son Hali: 22 Mayıs 2023
Kız Kulesi’nin restorasyon sonrasındaki en güzel anlarından biri, Doğancılar Semti’nden tepeden bakıldığında yeşillikler içinde bir maviye ve mavinin içinde İstanbul’a eşlik eden vakur bir Kız Kulesi’ne dair olanıdır.
Kız Kulesi Restorasyon Çalışmaları
Son restorasyon çalışmalarının sürdüğü bir zaman diliminde, 7 Mart 2023 tarihindeki bir kare, Kız Kulesi’nin o dönemdeki hali ve çevresindeki yoğun aktiviteyi etkileyici bir biçimde yansıtıyor.
Restorasyon Öncesi Kız Kulesi: 5 Şubat 2022
Son restorasyon öncesi yapılan ve şehir hatları vapurunun Kız Kulesi ile kesiştiği 5 Şubat 2022 tarihli bir an fotoğrafı, Kız Kulesi’nin tarihinde önemli bir yer tutar.
Kız Kulesi’nin Son Hali: 22 Mayıs 2023
Nil Göksel‘in objektifinden Kız Kulesi, geçmişi ve bugünüyle bir bütün olarak karşımıza çıkıyor. Bu proje, hem Kız Kulesi’nin tarihine hem de İstanbul’un genel hikayesine ışık tutuyor.
KIZ KULESİ’NİN TARİHÇESİ
İstanbul Boğazı’nın zarif incisi, Kız Kulesi… Ünlü şair Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun da dediği gibi, “İstanbul denince aklıma kuleler gelir, ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır… Ama şu Kız Kulesi’nin aklı olsa Galata Kulesi’ne varır, bir sürü çocukları olur.”
İlk kez M.Ö. 410 yılında tarih sahnesine çıkan ve Üsküdar’a tatlı bir gülümseme atan bu kule, Atinalı Yunan general Alkibiades tarafından, Üsküdar önündeki küçük bir kaya üzerine inşa edilmiştir. İlk amacı Boğaz’dan geçen gemileri kontrol etmek ve vergi toplamaktı ve bugün Bizans döneminden kalan tek eser olarak ayakta.
Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’u ele geçirmesinin ardından, Bizans İmparatoru, yapıyı taşlarla güçlendirerek tam bir kule haline getirmiştir. İlk adı Arcla ya da Arkla olan bu küçük kale, İstanbul’un fethinin ardından yıkılmış ve yerine ahşap bir model inşa edilmiştir.
Bu ahşap kule, 1719 yılında çıkan bir yangında yok olmuş, ancak 1725 yılında Osmanlı mimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Kız Kulesi’nin taş versiyonunu tasarlamıştır. Kule’nin büyük bir bölümü Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa edilmiştir.
1830 yılında koleranın salgın haline geldiği bir dönemde, kule bir karantina merkezi olarak hizmet vermiştir. Daha sonra 1926 yılında İstanbul Liman İdaresi’ne geçerek fener ve gaz deposu olarak kullanılmıştır. 1960’larda ise, Boğaz’dan geçen gemileri 24 saat boyunca takip etme görevini üstlenmiştir.
1964 yılında Savunma Bakanlığı’na devredilen Kız Kulesi, bir gözetleme ve radar üstası olarak hizmet vermiştir. 1982 yılında Denizcilik İşletmeleri’ne, 1994’te Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredilmiştir.
1998 yılında başlayan ve 2000 yılında tamamlanan restorasyon çalışmalarının ardından, kule turizme açılmıştır. En son olarak, Kültür Bakanlığı tarafından başlatılan restorasyon çalışmaları Mayıs 2023’te tamamlanmıştır.
2500 yıllık bir geçmişiyle Kız Kulesi, Antik Çağ’dan Bizans’a, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar birçok döneme tanıklık etmiştir. Efsanelerle örülü olan bu eşsiz yapı, İstanbul’un sembollerinden biri olarak hala ziyaretçilerini ağırlamaktadır.