Last Updated on 11 Ocak 2024 by Turizm Günlüğü
Oteller önce “Kalifiye Çalışan Bulamıyoruz” diyerek başladı, ardından “Çalışan Bulamıyoruz” demeye başladılar. Ama bugün durum hiç olmadığı kadar ciddi hale geldi. Bu yazıyı yazarken amacım işletmeleri zor durumdan çıkaracak öneriler bulunmak değil, eski bir misafir ilişkileri çalışanı olarak, tek düşündüğüm misafirler. Otellerde Çalışan Kalmayacak
Pandemi ile “uzaktan çalışma”, teknoloji ile “az çalışıp daha çok kazanma”, yeni jenerasyonun “hizmet sektöründe çalışmak istememesi” gibi faktörler tüm mesleklerde var. Bunu bilmemize rağmen otel yöneticileri ve otel işletme sahipleri çalıştıracakları kişileri mutlu etmemek için sanki ellerinden geleni yapıyorlar.
“İşletmeler Misafirlerini Memnun Etmeden Para Kazanamaz”
Türkiye’nin tüm otellerinde yaşanan personel sıkıntısı misafirler için çok daha zorlayıcı hale geliyor.
Oteller çalışan bulma konusunda o kadar tıkandı ki, turizm ile hiçbir ilgisi olmayan gençleri çalıştırmaktan başka çareleri kalmıyor. Biraz neden bu duruma geldik onu konuşalım, bu hataları tekrar etmemek adına konuşalım.
EKİP DEĞİL EKİPMANA ODAKLANDIK
Yeni bir otel açılıyor. Altın varaklı aynalar, ihtişamlı avizeler, büfeler gümüş, yataklar kaz tüyü derken, çalışanlara da “kahveyi getirecek kişi” muamelesi yapıldı. Kulağınıza tanıdık gelen birkaç işletme sahibi, yönetici bakış açısı hep şöyleydi;
“Herkes benim otelimi tercih edecek çünkü ben lüks ve konforu vadediyorum”
“Herkes bizimle çalışmak ister, bizden iyi otel mi var, şartlarımız iyi, nereden iş bulacaklar?”
Ekipman sizi otele ilk girişte kurtarır, tüm ihtişamınızı yaşatacak kişiler çalışanlarınızdır. Büfe de ki sunum tepsisine vereceğiniz bin lira size hiçbir şey kazandırmaz, ekibinizden bir kişiye yapacağınız bin liralık yatırım size çok şey kazandırır.
GİT GİDECEKSEN BEKLEME!
Otel açılışlarında, yoğun dönemlerde, en kötü günlerde yanınızda olan çalışanlara o kadar hoyrat davranıldı ki, günün sonunda en ufak isteği olan bu çalışanlara, kapı orada git diyebildik. Oysa ki zaten bulmakta zorlandığımız bir kadroda açık yaratarak, elimizdekinden olduk. Gelecekten yemeye böyle böyle başladık. Size kazandıran, borçlarınızı ödemenizi, gelirinizi artırmanızı sağlayan sizin kıvrak zekanız değil, çalışanlarınızdı. Onları mutsuz ederek, giden gitsin ben şarkılar söylerim içimden şeklinde baktığınızda asla otelinizin eski kalitesini bir kez daha yakalayamayacağınızı göze almalısınız. Çalışanlara sürekli kapı orada diyerek bakmak, tüm emeklerini ve sizi getirdiği yeri görmezden gelmektir. Çalışanları dinlemeli, ihtiyaçlarını karşılamalısınız. Hataları varsa, emek vermeli eğitmeli ve düzeltmelisiniz. Kendi oteli gibi çalışan ekibi, yok sayamayız.
Otellerin acilen oturup düşünüp nerede yanlış yaptıklarını tespit ettikten sonra aksiyona geçmeleri gerekiyor.
“Otellerin Açık Büfeleri Yakında bir tercih değil Mecburiyetleri Olacak.”
Neden mi? Misafirlere servis yapacak kimseyi bulamayacağız. Zaten Türkiye’den yurtdışına ciddi bir göç var.
Hayır ne var mutlu etsen, ne var üzmesen, ne var bazı şeyleri biraz da cepten yesen. Günün sonunda senin misafirin, senin işletmen kazanacak. Ümit verici şey şu ki böyle düşünen nesil yavaş yavaş iş hayatından gitmeye başlıyor.
“Çalışsınlar bunun karşılığında para alıyorlar”
“İşleri bu, böyle oteli başka nerede iş bulurlar ki?”
Zihniyetindeki bu kuşak artık yerini, duygusal zekanın, kendine güvenin, değer görmenin önemini anlayan bir kuşağa bırakıyor. Bıraksınlar da çünkü bir otel işletmeciliği, bir fabrika işletmeciliği ile aynı yerde tutulamaz. Elbette ki bir fabrika üretiminde çalışan kişilerin de motive olarak, işini severek yapan kişiler olması gerekir, fakat burada şöyle bir ayrım var.
“Ürün ile iş yapan” insan bir noktaya kadar duygusal beklentisi olmayan, büyük motiveler beklemeyen ilişkilerinde iletişimini işinde kullanmayan kişiler oluyor. Fakat “İnsana hizmet veren insan” kurgusunda işini iletişiminiz oluyor iletişiminiz her şeyiniz oluyor. İletişimi sağlarken de hissettikleriniz ve sahip olduklarınız çok önemli bir rol oynuyor. Örnekleme yapmak istiyorum, herkes maaş alıyor ve maaşının karşılığında da çalışıyor. 100 kişiyi bir odaya koyalım, o 100 kişi içerisinde hepsinin maaş alıp işlerini yaptıklarını düşünelim, o 100 kişinin içerisinde maaş almanın yanı sıra, değer görüp haklarına saygı duyulup fikirlerine önem verilen tek bir kişi olduğunu düşünelim. İşte o kişi güneş gibi parlıyor. Aradaki fark bu.
Çalışanlara size muhtaç olsunlar diye değil, sizden sonra dünyanın en güzel tesislerinde en iyi pozisyonlarda çalışsınlar diye eğitim verirseniz, günün birinde gidebileceklerini ve gitseler bile yeni gelen ekibe de eğitim vermekten vazgeçmeyeceğinizi bilirseniz, oteliniz her daim yeni çalışanlar tarafından tercih edilir. Giden bir personel yeni gelecek 10 çalışana sizin hakkınızda yorum yapabiliyor. Tıpkı giden misafirlerde olduğu gibi.
İyi bir İngilizce eğitim aldıklarında, kriz yönetimi, iletişim ve ikna teknikleri eğitimi aldıklarında, sizin misafirinize iyi hizmet edecekler. Enflasyon, ekonomik kriz ve zorlu koşulları bahane etmeden, çalışanlarına kıymet verip, değer katan oteller asla personelsiz kalmaz.