Last Updated on 11 Şubat 2024 by Turizm Günlüğü
Turizm sektörü uzmanı Deniz Tüfekçi, seyahat acentalarının karşılaştığı sorunlara dikkat çekerek, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve ilgili yasal düzenlemelerde reform yapılması çağrısında bulundu. Tüfekçi, Basra’nın harap oluşunu TÜRSAB ile benzeterek, mevcut durumun turizm sektörü üzerindeki olumsuz etkilerine işaret etti.
Tüfekçi, demokrasi ve örgütlenme özgürlüğü çerçevesinde, seyahat acentalarının ve turizm profesyonellerinin karşı karşıya olduğu zorlukları ele alıyor. 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Birliği Yasası’na atıfta bulunarak, bu yasanın günümüz koşullarına uyum sağlaması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, turizm sektörünün çeşitliliğine dikkat çekerek, farklı turizm dallarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
Tüfekçi, TÜRSAB’ın üyelerine daha iyi hizmet verebilmesi için yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesini, üyelik aidatlarının makul seviyelere çekilmesini ve turizm acentalarının faaliyetlerini daha geniş bir çerçevede yürütebilmesi için gereksiz kısıtlamaların kaldırılmasını öneriyor. Ayrıca, tanıtım bütçelerinin etkili kullanımı ve üyelerin daha fazla yararlanabilmesi için düzenlemeler yapılmasının önemine işaret ediyor.
Cumhurbaşkanı’nın birleşme ve bütünleşme yönündeki açıklamalarına atıf yapan Tüfekçi, yeni düzenlemelerin sektördeki temel sorunlara çözüm getirip getirmeyeceğini sorguluyor. TÜRSAB’ın varlığının sürdürülebilirliği ve Türkiye turizminin korunması konusunda endişelerini dile getiriyor.
Turizm sektöründe yaşanan maliyet ve fiyatlandırma sorunlarına da değinen Tüfekçi, sektörde adil bir ticaret ortamının sağlanması için gerekli adımların atılmasını talep ediyor. Yurt dışı kaynaklı rezervasyon şirketlerine ödenen komisyonların dünya standartlarına indirilmesi gibi konulara da değinerek, sektörün karşılaştığı genel sorunlara çözüm bulunması gerektiğini vurguluyor.
Deniz Tüfekçi’nin eleştirileri ve önerileri, turizm sektöründe yaşanan sorunlara dikkat çekiyor ve ilgili tarafları harekete geçmeye çağırıyor. TÜRSAB ve hükümet yetkililerinin bu konulara nasıl yanıt vereceği merak konusu.
İşte Deniz Tüfekçi’nin o yazısı…
BAD-EL HARAB-ÜL TÜRSAB
Aslı, ‘’Basra harab olduktan sonra..’’ olan bu deyişi TÜRSAB ile benzeştirdim.
Tekilci ya da çoğulcu yönetim anlayışı demokrasi ile ilgilidir. Örgütlenme özgürlüğü bir tarafta, örgütlenmeyi dağıtma eylemi diğer tarafta.
Aynı tarife uygun işleri yapanlar bir araya gelir.
Bizim 1618 sayılı yasa Seyahat acentaları ve birliği yasasıdır. Bu yasada tarif edilen seyahat acentası niteliğine sahip olanlar bir araya birlik olarak getirilmiştir yasa ile.
Aşçılar et pişirir, sebze pişirir, tatlı yapar, tuzlu yapar, sulu yapar, acılı yapar.
Bunu yapanlara genel olarak aşçı denilir.
Aşçıları yukarıda saydığım gruplara bölersek acaba aşçıların eline ne geçecek?
Seyahat acentaları yasasında tarif edilen işleri yapan, benzer enstrümanları kullanarak organizasyonları yapanları, alt dallarına göre ayırmak ,dini turizm, doğa turizmi, uçak bileti başta olmak üzere kara, hava, deniz yolu vasıtasıyla ulaşım sağlayanların biletlerini satanları, kongre konferans turizmi yapanları, avcılık, dağcılık, kuş gözleme, kültür turu, macera turizmi vs. vs. yapanları birbirinden ayırarak acaba acentaların sonuçta eline ne geçecek?
Şöyle soralım, kimin eline ne geçecek, kimin hangi amacına hizmet edecek?
Acentamın bağlı olduğu yasanın değişmesini, revize edilmesini, günün koşullarına uygun hale getirilmesini ben de istiyorum. TÜRSAB’ın üyesine hizmet edebilmesinin koşullarını belirginleştirmek, yönetimin elini o konuda ne bağlıyorsa bunu serbest bırakmak, üyelik aidatı gibi gereksiz paraların, akıl almaz miktarlara yükselmiş aidatların makul oranlara indirilmesini, ,gücü Birliğin bütçesinin güçlendirip tepede toplamak yerine tabanda ,örneğin BTK’larda toplanmasını sağlayıcı düzenlemeler yapmak, acentacılık faaliyeti dışında her işi yaptığı halde birliğimize üye olarak işini yapmak zorunda bırakılan öncelikle ulaştırma sektöründeki üyelerin Ulaştırma bakanlığı altında örgütlenmelerinin önünü açıp, bu konularda TÜRSAB’ı yetkisiz bırakmak, tanıtım bütçelerinden üyelerin yararlanmasını sağlamak gibi onlarca konuyu yeni düzenleme ile yaşama geçirmek varken, kime nasıl yaralı olduğunu bilemediğimiz, somut ya da soyut iddialarla desteklenen görüşlere dayanarak harekete geçmek acaba kimin işini kolaylaştıracak sektörümüzde?
Sayın Cumhurbaşkanı onlarca konuşmasında hep bütünleşme, birleşme yanlısı konuşmalar yapmıştır. Birlikten kuvvet doğar lafı, çok bilinen bir atasözümüzdür.
- Samim olarak soruyorum. Bu yeni düzenleme mevcut yapıdan, kanundan doğan rahatsızlıklar nedeniyle mi yapılmak isteniyor. Türkiye, Birlik… gibi ibarelerin kaldırılması kimin isteği?
- 1618 sayılı kanun ortadan kaldırılınca ortada TÜRSAB kalmayacağına göre, TÜRSAB’a, Türkiye’ye dokunulmamış mı oluyor?
- TÜRSAB’dan memnun olmadığımız onlarca konu var, onlara dokunulması yerine varlığını ortadan kaldırmak kimin işine yarıyor?
- Yerine kurulacak 3-5 başka birlik, temel sorunlarını farklı birliklerle mi duyuracak?
- Federasyon mu olacak?
- Hangi üyelerimiz bunu talep ediyor?
Birliğimiz üyelerinin bakanlığımızın kontrolündeki TGA’dan yeterince yaralanması konusu, müze fiyatları ve yeni düzenlemelerin getirdiği sorunlar, maliyetin altında fiyatlarla satış yaptığı bilinen tur operatörlerini yeni yasaya gerek kalmadan işten men etme, Masak denetimine alma, bu yolla düzgün ticaret ortamını sağlama, yurt dışı kaynaklı rezervasyon şirketlerine verilecek komisyonları dünya standartlarına indirme vs. vs. gibi sorunları ortadan kaldıracak, dertlere çözüm olacak işleri gündeme alsak, nasıl olur?
Basra harab olmadan bir kez daha düşünsek!