Last Updated on 12 Şubat 2024 by Yaşar Çelik
Dünyanın önde gelen artırılmış misafirperverlik grubu Accor, zengin marka portföyünü premıum, orta ölçekli ve ekonomi segmentlerinde stratejik olarak konumlandırarak bölgedeki her pazarın ihtiyaçlarına yanıt vermeye odaklanıyor. Ekosisteminde 360 derecelik bir deneyim sunan Accor, Türkiye’de 2024 yılının sonuna kadar 14 otel yatırımı ve otel sayısını 5 yıl içinde 100’e tamamlamayı planlıyor.
Accor Türkiye Operasyon Başkan Yardımcısı Sinan Köseoğlu, Türkiye ve bölgedeki yatırım stratejileri hakkında bilgi vererek şunları söyledi:
“Accor’un Türkiye’deki varlığı, ülkedeki seyahat edenlerin ihtiyaçlarına ve tercihlerine uygun çeşitli konaklama seçenekleri sunmaya olan bağlılığını ortaya koyuyor. Bu kapsamda Türkiye’deki turizme yönelik pazar talebi ve eğilimleri, uluslararası ziyaretçi sayısı, iç turizmin büyümesi ve uzun süreli konaklama potansiyeli gibi faktörleri değerlendiriyoruz. Türkiye, çok büyük bir potansiyele sahip ve Accor olarak bu fırsatı değerlendirmek istiyoruz. Bundan sonraki süreçte büyümemiz Türkiye pazarına girmemiş olan ulaşılabilir yaşam tarzı segmentindeki markalarımızla da olacak. Bu anlayıştan hareketle, Türkiye’de ilk etapta 2024 yılının sonuna kadar 14 otel yatırımı planlıyoruz ve Türkiye’deki otel sayımızı 5 yıl içerisinde 100’e tamamlamayı hedefliyoruz. Bu hedefimiz, mevcut otellerimizi ve tatil köylerimizi genişletmenin yanı sıra Handwritten Collection gibi yeni markaları şemsiyemiz altına getirmeyi ve ibis ailesi altındaki markalarımızı genişletmeyi de içeriyor. Türkiye’ye henüz gelmemiş ve gelebilecek 30 markamız daha var.”
Accor, 2023’te 1 milyon 930 bin misafir ağırladı
Otellerin doluluk oranlarının birkaç farklı kritere dayandığını vurgulayan Köseoğlu, 2023 yılında Accor bünyesindeki otellerin dolulukları hakkında bilgi verdi. Köseoğlu, şöyle devam etti: “Swissôtel Çeşme Resort and Spa, Swissôtel Uludağ Bursa ve Mövenpick Diyarbakır gibi önemli yatırımlar kapılarını başarıyla açarak portföyümüzde önemli kilometre taşlarına imza attık. 2023 yılında Türkiye’deki otellerimizde toplam 1 milyon 930 bin misafir ağırladık. Bu rakamın yüzde 40’ını yerli, yüzde 60’ını ise yabancı misafirlerimiz oluşturdu. Yerli turistlerin otellerimizi tercih etmesinde, yerli tatilcilerin turizm faaliyetlerine olan ilgisi ve iç turizmde yaşanan artış etkili oldu. Yabancı misafirlerin ilgisini çeken başlıca faktörler arasında ise Türkiye’nin zengin tarihi, kültürel mirası, doğal güzellikleri, plajları, gastronomisi ve turistik aktiviteleri sayılabilir. Ayrıca Türkiye’nin sektör özelindeki yatırımlarının artması, otel ve konaklama tesislerinin kalitesinin yükseltilmesi, hizmet standartlarının iyileştirilmesi de yabancı misafirlerin tercihlerini etkileyen faktörler olarak öne çıkıyor.”
“Türk turizm sektörünün geleceği olumlu görünüyor”
Türkiye’de otelcilik sektörü potansiyelinin olumlu ivme yakaladığına dikkat çeken Sinan Köseoğlu, “Türkiye, gelen ziyaretçi sayısının sürekli artmasıyla turizmde kayda değer bir büyüme yaşadı. Bu anlamda Accor’un zengin marka portföyü, çeşitli pazar segmentlerine hitap etmemize, ürünlerini Türk tüketicilerinin benzersiz tercihlerine ve taleplerine göre uyarlamamıza olanak tanıyor. Ülkemizin bir diğer avantajı da çeşitli turizm faaliyetlerine uygun olması. Yaz turizmi, kış turizmi, sağlık turizmi, kültür ve tarih turizmi gibi farklı türlere hitap edebiliyoruz. Bununla birlikte Türk halkının konukseverlik kültürü, misafirperverliği ve insan ilişkilerindeki becerileri de otelcilik sektöründe bir avantaj olarak görülebilir. 2024 yılına baktığımızda ise Türk turizm sektörünün geleceği olumlu görünüyor. Türkiye’nin daha fazla seyahatsever çekme yönündeki çabaları ve altyapı geliştirme yatırımlarıyla birlikte sektörün gelişmesi bekleniyor. Bunun yanı sıra özellikle geçtiğimiz yıl Suudi Arabistan’dan gelen turist oranında 2022’ye kıyasla düşüş yaşansa da Accor olarak Suudi Arabistan, halihazırda en büyük hedef pazarlarımızdan biri. Ülkemizin coğrafi konumu, zengin ve kültürel mirası, doğal güzellikleri, iklim çeşitliliği, Doğu ve Batı kültürlerine rahatlıkla hitap edebilmesi, turizm potansiyelini doğrudan artırıyor” ifadelerini kullandı.
Turizm sektörünü sürdürülebilirlik yaklaşımı açısından da değerlendiren Köseoğlu, şöyle devam etti: “Seyahat ve turizm endüstrisi, dünyadaki sera gazı emisyonlarının yüzde 9 ila 12’sini oluşturuyor. Accor olarak faaliyetlerimizin temelinde insan ve doğa üzerinde olumlu etki yaratmak yatıyor. Paris Anlaşması uyarınca 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşmayı ve aynı zamanda sera gazı emisyonlarımızı mutlak olarak azaltmayı taahhüt ettik. Yaklaşımımız, aynı zamanda doğaya zarar vermeyen iş modellerine katkıda bulunmak için doğayı ve doğal kaynakları koruma taahhüdüne dayanıyor.”
“Çevreye duyarlı tesislerin ve turistik faaliyetlerin artacağını öngörüyoruz”
Son olarak önümüzdeki dönemin turizm trendleri hakkında değerlendirmede bulunan Sinan Köseoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: “Son yıllarda sürdürülebilir turizm kavramına önem verilmesiyle birlikte çevreye duyarlı tesislerin ve turistik faaliyetlerin artacağını öngörüyoruz. Örneğin kamp turizmi, tiny house konaklamaları sektörümüzde yeni bir kapı açabilir. Accor’un da bu konuda geliştirdiği markaları mevcut. Bunun yanı sıra macera turizmi, gastronomi turizmi ve sağlık-tedavi turizmi gibi farklı segmentlerdeki turist sayısının artacağını öngörüyoruz. Teknolojinin gelişimiyle birlikte akıllı telefonlar, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler, turistlerin seyahat deneyimini zenginleştirecek ve interaktif bir şekilde destinasyonları keşfetmelerini sağlayacak. Bireysel ilgi ve tercihlere göre özelleştirilmiş tur paketleri ise aktiviteler ve konaklama seçenekleri sunan turizm şirketleri daha popüler hale gelebilir.”