İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tatil tercihleri, Türkiye’de tatilin insan hakkı olarak kabul edilmesi gerektiğini bir kez daha gündeme getirdi. Siyaset sahnesinde yaşanan son gelişmeler, tatilin nasıl bir seçim malzemesi haline geldiğini ve bu durumun Türkiye turizmine olan etkilerini ortaya koydu.
Başkan İmamoğlu, kendisine yöneltilen doğal afet zamanlarında görev başında olmaması eleştirilerine, geçmiş dönem belediye başkanları ve hatta Cumhurbaşkanının kendisinden çok daha fazla tatil yaptığına dikkat çekerek yanıt verdi. İmamoğlu, “Benden önceki belediye başkanlarında en az izin alan benim, 3 katım izin almış. Sayın Cumhurbaşkanı belediye başkanıyken neredeyse benim 4 katım tatil yapmış” şeklindeki ifadeleriyle, tatil hakkının önemine vurgu yaptı.
Cumhur İttifakı İBB adayı Murat Kurum’un eleştirilerine maruz kalan İmamoğlu, yapılan 10,2 milyar TL değerindeki yatırımlarla İstanbul’daki sel ve su baskını sorunlarını çözdüklerini belirtti. Başkan, “3 yılda 107 noktada yatırım yaparak sel ve su baskını sorununu çözdük. İstanbul’da artık denizle kara birleşmiyor” diyerek, eleştirilere iş ve başarılarıyla yanıt verdi.
İmamoğlu, tatil eleştirilerine karşı da “3 senede 20 gün izin yaparak, afet bölgesine giderek şov yapmanın işi olmadığını” söyleyerek, tatilin bir insan hakkı olduğunu ve bu hakkın siyasi malzeme olarak kullanılmaması gerektiğini savundu.
Tatil Hakkı Tartışması: Bireysel Tercihin Ötesinde Bir Toplumsal İhtiyaç
Bu tartışmalar, tatil hakkının sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor. İmamoğlu’nun tatil savunması, tatilin siyasi bir malzeme olarak kullanılmasının ötesinde, her bireyin dinlenme ve kendini yenileme hakkına sahip olduğunu hatırlatıyor. Bu durum, tatilin sadece lüks veya ayrıcalık olmadığını, temel bir insan hakkı olduğunu vurguluyor.