Dr. Köksal Holoğlu, Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi İcra Kurulu Başkanı, TÜRSAB’ın sağlık turizmi acentalarından aldığı yüksek ücretler ve bu ücretlerin kullanımındaki şeffaflık eksikliği hakkında eleştirilerde bulundu.
Dr. Köksal Holoğlu, Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi İcra Kurulu Başkanı olarak, Türkiye’de faaliyet gösteren A sınıfı yetki belgesine sahip 1200 sağlık turizmi acentasının varlığına dikkat çekti. Holoğlu, bu acentaların her birinin TÜRSAB’a 400 bin TL ödeme yaptığını ve toplamda yaklaşık 500 milyon TL’nin TÜRSAB’a aktarıldığını belirtti. Ancak, bu paranın ne kadarının sağlık turizmine gerçekten harcandığı konusunda bilgi sahibi olunmadığını vurguladı.
Holoğlu’na göre, TÜRSAB’ın sağlık turizmi alanında herhangi somut bir etkisi veya yetkisi bulunmamakta; kurum sadece belge ücreti almakta ve bu fonların kullanımında gereken şeffaflığı sağlamamaktadır. Bu durum, sağlık turizmi sektöründeki acentalar için büyük bir mali yük oluşturmakta ve sektörün gelişimine katkı sağlamadığı düşünülmektedir.
Dr. Holoğlu, sağlık turizmi sektörünün daha sağlıklı bir şekilde gelişmesi için TÜRSAB’dan belge alma zorunluluğunun kaldırılması gerektiğini savunmaktadır. Bu alandaki düzenlemelerin yeniden yapılandırılması gerektiğini öne süren Holoğlu, bu tür bir değişiklikle sağlık turizmi acentalarının kaynaklarını daha etkin kullanarak hizmet kalitelerini artırabileceklerini ve uluslararası rekabet gücünü yükseltebileceklerini öngörmektedir.
Gazeteci Fatih Altaylı’ya konuk olan Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi İcra Kurulu Başkanı Dr. Köksal Holoğlu, önemli açıklamalarda bulundu. İşte Holoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Türkiye Sağlık Turizminde Büyük Potansiyel Taşıyor: 5 Yılda 50 Milyar Dolarlık Gelir Hedefi
Türkiye genelinde 4700 sağlık tesisi, sağlık turizmi yapma yetkisine sahip; ülke ekonomisine önümüzdeki 5 yıl içinde 50 milyar dolar katkı sağlaması bekleniyor.
Türkiye’nin Sağlık Turizmi ve Yabancı Medya Raporları: Gerçekler ve Yanılgılar
Son yıllarda, özellikle yabancı medyada Türkiye aleyhine yapılan haberler dikkat çekiyor. Bu haberlerin kaynakları ve doğrulukları konusunda net bilgiler mevcut değil. Özellikle İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde, sağlık turizmi alanında yaşanan talihsiz olaylar geniş yer buldu. Sık sık Türkiye’deki sağlık hizmetleri dramatize edilerek aktarılıyor. Ancak, bu ülkeler kendi tedavi edemediği hastalarını Türkiye gibi ülkelere göndererek sağlık hizmeti almalarını sağlıyor. Peki, bu tür haberler neden bu kadar yaygınlaştı?
Son dönemde artan bu haberlerin altında yatan nedenler arasında yanlış hastane ve hekim seçimi gibi faktörler olabilir. Ayrıca, dünyanın her yerinde yaşanabilecek tıbbi malpratikler veya komplikasyonlar bu haberlerin odak noktasını oluşturabilir. Türkiye, her yıl yaklaşık 2 milyon sağlık turisti ağırlıyor ve bu, ülkenin büyük bir sağlık hizmeti kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor. Ancak, komplikasyonlar ve malpratikler gibi olumsuz durumlar da yaşanabiliyor. Bu durumlar, genellikle her ameliyatın ve medikal müdahalenin doğal bir parçası olarak kabul edilse de, haberlerde çarpıtılarak sunulabiliyor.
Türkiye’nin sağlık turizminde ön plana çıkmasıyla Batı medyasında bu konudaki haberlerin arttığı gözlemleniyor. Bu durum, bazı kesimlerce Türkiye’nin sağlık kapasitesini küçük düşürme çabası olarak değerlendiriliyor. Ancak bu tür haberlere karşı koymak ve gerçeklerin ortaya konulabilmesi için detaylı bilgilere ve şeffaf bir iletişime ihtiyaç duyuluyor. Bu, Türkiye’nin uluslararası alanda sağlık turizmi alanındaki itibarını koruması için büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’nin Sağlık Turizminde Beklenen Büyümenin Altında Kalışı: Hedefler ve Gerçekler Arasındaki Uçurum
Türkiye, sağlık turizminde dikkat çekici bir büyüme potansiyeline sahipken, son yıllarda beklenen büyüme oranlarının altında kaldı. 2024 yılında yüzde 30 büyüme beklentisi, yüzde 30’luk bir küçülme ile sonuçlandı. Türkiye’ye her yıl yaklaşık 2 milyon sağlık turisti gelmekte ve ülke genelinde 1200 civarında sağlık turizmi yapan seyahat acentası faaliyet göstermektedir.
Sağlık turizmi, özellikle Irak, Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi Körfez ülkeleri ile Kuzey Afrika ve Libya’dan gelen hasta akışıyla desteklenmektedir. Bu bölgeler, Türkiye’nin en büyük pazarlarını oluşturuyor. Ancak Avrupa’dan hasta çekme konusunda bazı zorluklar mevcut. Avrupalı hastalar, genellikle kendi ülkelerinde sağlık hizmetlerine yüksek meblağlar ödedikleri ve sağlık sigortalarının bu hizmetleri karşılaması gerektiği beklentisi içerisindeler. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmaması, bu sigortaların Türkiye’deki tedavileri kapsamamasına yol açıyor.
Bu durum, Türkiye’nin Avrupa pazarında sağlık turizmi potansiyelini sınırlıyor. Sorunun çözümü, politik düzeyde ele alınması gereken bir konu olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’nın, Avrupa ülkeleriyle sağlık sigortalarının Türkiye’deki tedavileri kapsayacak şekilde anlaşmalar yapması büyük önem taşıyor. Böyle bir gelişme, Türkiye’nin sağlık turizminde Avrupa pazarını da etkin bir şekilde hedeflemesine olanak tanıyabilir.
Sağlık Turizmi ve Bakanlık Sorumlulukları: Turizm Bakanlığı’nın Rolü ve TÜRSAB Ücretleri Üzerine Tartışmalar
Turizm Bakanlığı’nın sağlık turizmi ile ilgili özel bir çalışması olduğuna dair belirgin bilgiler bulunmamakla birlikte, sağlık turizmi genellikle Sağlık Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nın sorumluluk alanında daha fazla yer almaktadır. Turizm Bakanlığı, genellikle turizm ve kültürel faaliyetler üzerine odaklanmış durumda olup, sağlık turizmi özelinde belirgin bir rol oynamadığı görülmektedir.
Sağlık turizmi alanında faaliyet göstermek isteyen seyahat acentalarının TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) üzerinden özel bir yetki belgesi alması gerekmektedir. Ancak bu süreçte toplanan yüksek miktarda ücretlerin nasıl kullanıldığı ve bu fonların sağlık turizminin gelişimine nasıl katkı sağladığı konusunda belirsizlikler bulunmaktadır. Eleştiriler, toplanan fonların etkin bir şekilde kullanılmadığı ve sağlık turizmine özgü tanıtım faaliyetlerine yeterince yönlendirilmediği yönündedir.
Bunun yanı sıra, sağlık turizmi kapsamında TÜRSAB’ın etkin bir koordinasyon içinde olup olmadığı, sağlık turizmini destekleyip desteklemediği konusunda da net bilgiler mevcut değildir. Görünüşe göre, TÜRSAB bu alanda aktif bir rol almamakta ve yalnızca gerekli belgelerin verilmesi sürecinde yer almaktadır. Bu durum, sektör içindeki bazı aktörlerin merdiven altı işletmelerle çalışmasına neden olmakta ve sağlık turizminin genel kalitesi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Sağlık turizmiyle ilgili daha koordineli ve etkin bir yapılanma ihtiyacı, sektörün geleceği için önemli bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda, sağlık turizmi konseyi gibi bir yapı kurularak, farklı bakanlıklar ve sektör temsilcilerinin bir araya gelmesi, bu alandaki politikaların ve faaliyetlerin daha etkin bir şekilde yönetilmesine olanak sağlayabilir.