Last Updated on 26 Şubat 2024 by Turizm Günlüğü
Turizmci Deniz Tüfekçi, sektördeki hanutçuluk faaliyetlerinin turizmin imajına verdiği zararı ele alıyor. Uzakdoğu’dan getirilen turistlere sunulan düşük maliyetli turların, gerçekte balon, taş, gece turu gibi ekstra satışlarla zararının kapatılamayacağını vurgulayan Tüfekçi, bu durumun aslında sektördeki kara para aklama faaliyetleriyle doğrudan ilişkili olabileceğini öne sürüyor. ABD’deki maliyetin %50 olduğu bir ortamda, turizm kamuflajı altında maliyetin %20’lere kadar düşürülmesinin, bu karanlık faaliyetlerin ne kadar karlı olduğunun bir göstergesi olduğunu belirtiyor. Tüfekçi, maliyetin altında tur satmanın yasaklanmasına rağmen, bazı turizm işletmecilerinin bu yasağı umursamadan mal varlıklarını artırdıklarına dikkat çekerek, sektördeki bu olumsuz uygulamaların turizmin genel imajına zarar verdiğini ve sürdürülebilir turizm anlayışıyla bağdaşmadığını ifade ediyor.
İşte Deniz Tüfekçi’nin Yazısının Tamamı…
MALİYETİN ALTINDA TUR SATMAK MEVCUT YÖNETMELİKLE DE YASAKLANMIŞTIR
Sektörümüz “Hanutçuluk” ile geçinilen bir sektör imajı mı taşıyor? Uzakdoğu’dan getirilen turistlere verilen maliyetin -350 dolar altındaki fiyatlar öyle balon, taş, gece turu, halı, kuyumdan alınan hanut ya da satışlarla kolay kolay kapanmaz. Görülen o ki, bu işi o koşullarda yapanlar, öyle karlı işler yapıyorlar ki, mallarına mal, mülklerine mülk, otellerine otel katıyorlar. Yağmurun en aza indiği sektörde herkes ister istemez bu değirmenin suyu nereden geliyor diye sormaya başladı. Bunu kapatabilmenin yollarından birisi kara para aklamaktan geçer, “Money laundry” maliyeti ABD’de %50’nin altında değil diyorlar, bu sistem para aklamanın maliyetini, turizm kamuflajı ile %20’lerin altında kaldığı söyleniyor. Kimilerine göre ballı börek.
SEKTÖRÜMÜZ KARA PARA AKLAMA MAKİNESİNE Mİ DÖNÜŞTÜRÜLDÜ?
Böyle bir suçlamayı sektörün üzerine yapıştırmak hepimize haksızlıktır. Ama o çok övülen, çok döviz girdisi sağlayan tur operatörlerine biraz bakmakta yarar var. MASAK bir merak etse de uzak doğudan turist getiren tur operatörlerinin oralarda neyi kaça pazarladığını, buradaki maliyetlerini bir gözden geçirip, kimin neyi nasıl becerdiğini bir öğrenip gereğini yapsa. Yapsa diyoruz ama ülkenin dövize ihtiyacı var, nereden nasıl gelirse gelsin, yeter ki döviz gelsin diyen bir ekonomi yönetimimiz mi var, o da başka bir konu. Bırakınız yapsınlar, bırakınız… Felsefesi hakimiyetini sürdürüyor en vahşi biçimiyle.
Anlaşılan o ki, bazı meslektaşlarımız saflık derecesini 24 yar altın ile baş edebilecek noktaya taşımışlar.
TÜRKÇE REHBERLİK OLMAZ DA, KÜRTÇE REHBERLİK OLUR MU!!!
Zorunlu tutmak, mecbur olmak anlayışı hiçbir zaman başarılı olamaz. Türkçe rehberliğe karşı çıkmak, bunun yanına bir başka dil bilme zorunluluğu getirmek temel insan haklarına aykırıdır. Bilgi aktardığımız Türkçe konuşan misafirlerimize hiçbir katkısı olmayan bir başka dili bilme zorunluluğunun MİSAFİRLERİMİZE DE, ACENTALARIMIZA DA hiç faydası yoktur. Zuwaili dili bilmemin ülkemdeki bir kültürel, nesnel, doğal, sanatsal, politik, tarihi vs.vs. konuyu anlatmama ne gibi bir katkısı olabilir. Sayı sınırlamanın yolu olarak böyle şeyleri değil, kaliteyi artıracak koşulları getirmekle olur. Rehberlik konusunu bir üniversite eğitimi konusu haline getirenler, o özel üniversitelerin sadece para almakla yetindiklerini, mezunlarının içler acısı halini gördükten sonra daha iyi anlamaya başladım. Herhalde bu kararın alınmasına destek veren geçmiş dönem TUREB yönetimleri şimdi durumu gördükçe nasıl bir hata yaptıklarının farkına varmışlardır. Özellikle iç turizm yapan seyahat acentaları için rehber şartı olmayabilir ancak nitelikli tur liderleri her seyahat acentasının gerek duyacağı bir konudur.
YUMURTASIZ OMLET YAPMAYA KALKMAK
Gerek duyduğu noktada rehber alır ve o hizmetten misafirlerini yararlandırır. Kültür turu yapan seyahat acentaları ise doğal olarak rehber olmadan turu yapamazlar, rehbersiz kültür turu yapmaya kalkmak, yumurtasız omlet yapmaya çalışmaya benzer. Zorlama ile hiçbir şey yapılamaz, herkes kalitesini korumak, işini başarıyla yürütmek zorundadır. Verilen emek aynı olmasına karşın Türkçe rehberlik yapanların günlük ücretlerinin taban fiyatının yabancı dilde rehberlik yapana göre %30 daha ucuz olması da emeğe, insan haklarına, eşit işe eşit ücret anlayışına da terstir.
Sanırım rehberler Türkçe rehberliğe karşı oldukları için konunun bu kısmına bu aşamada girme gereği duymadılar.