Last Updated on 6 Mart 2024 by Turizm Günlüğü
Sezen Aksu’nun “İşte biz o gün tükeneceğiz” şarkısı geldi aklıma. Başlık korkutmasın, İstanbul’a hiçbir şey olmaz. Hele bir de yüzyıllardır yaşadıklarını düşününce. Ama tabi, tarihi yapılarımızın birçoğunun zamana ve ilgisizliğe yenik düştüğünü görünce, yabancı nüfusu arttıkça, özensizlik yaşam şekline dönüştükçe insan bir korkuyor. İstanbul’un büyüsünü bozmak, ruhunu kirletmek için her dönem ortaya çıkanlar olacaktır. İşte tam da buradan çıkıyor bu derin marka adı. Profesyonel tur rehberi, köşe yazarı ve eğitimci Mois Gabay’ın seyahat acentesinin adı “İstanbul Tükenmeden”. Ben çok sevdim bu ismi, her an İstanbul’un daha çok tadını çıkarmalıymışız mesajı veriyor.
TamEv Derneği’nin “Kızlar Okusun” projesine destek olmak için düzenlediği Mois Gabay ile Balat- Cibali- Fener Turu’na katıldık. Sabah 10:00’da Atölye Kafası adlı kahvede buluştuktan sonra turumuz başladı. Dolu dolu bir gezi programı. İşte tur rotası;
Aya Nikola Kilisesi, Cibali Kapısı, Cibali Karakolu, Gül Camii (Azize Theodosia Kilisesi), Sıbyan Mektebi, Ayakapı Hamamı, Fener Taş Konakları, Maraşlı Rum İlkokulu, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi, Kırmızı Mektep, Moğolların Meryemi Kilisesi(Maria Moğolissa), Dimitri Kantemir Sarayı sonrası öğle yemeği molası, Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, Çıfıt Çarşısı, Merdivenli yokuş, Leon Brudo’nun Evi, Çana Sinagogu kalıntıları, Balat Mahkemesi.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner diyen şair Nev’i, Denizcilerin ve genç kızların koruyucu Azizi Aya Nikola’yı, Kanlı Kilise’de Moğolların Meryemi’nin acılı hikayesini, Azize Teodosya Kilisesi’nin Gül Cami oluş hikayesini Mois bey özenle anlatırken bizler de büyük bir dikkatle dinledik.
İstanbul’u Yaşamak için İstanbul’da Yaşamak Yetmez
19. yüzyılda uzanan bir tarihin yüzyıllar öncesinin mirasının önünden arabayla geçip gidiyormuşuz yıllardır. Yıkık dökük, harabe gibi bir yapı işte dediğimiz yerin içinden öyle bir tarih çıkıyor ki bakmakla görmek arasında ki farkta kayboluyoruz. Sokakları ile sizi tarihe götürecek bir semt burası. Yaşayan halkı, esnafı, kahve dükkanları ve antikacıları ile tarih kokan bir hava soluyoruz.
Bir yanda tarihi yapılar ve antikacılar, diğer yanda modern kafeleriyle eski İstanbul dokusunu yaşatırken bugünü de kaçırmayan bir atmosfer. Sinema ve dizi çekimlerine ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Balat sokaklarında gezerken görebileceğiniz bir kapı, bir bina, bir duvar ile Osmanlı İmparatorluğu döneminde var olan farklı dinleri, milletleri size anlatıyor. Yüzyıllar önce farklı dinler ve de kültürler nasıl bir arada kalmış, yıllarca beraber yaşamış sokak sokak dolaşınca anlıyoruz.
Dar sokaklarda iç içe camiler, sinagoglar, kiliseler, tarihi Türk okulları, Rum okulları, tarihi Türk ve Rum evleri, lokantalar, kahvehaneler, yıllarca huzur içinde varlıklarını sürdürdüklerini, iyi komşuluklar yaptığını, hiç kimsenin birbirinin diliyle ve diniyle uğraşmadıklarını yakınen görebiliyorsunuz.
Balat gibi semavi dinlerin bir arada olduğu bir semti tur rehberi eşliğinde gezmek en doğrusu. Avrupa’nın neredeyse tamamını rehbersiz gezmiş biri olarak, şöyle özetlemek isterim; Rehbersiz gezmek, geçip gitmek gibi. Rehberle gezmek, yaşamak ve öğrenmek.
Mois Gabay İstanbul Tükenmeden adlı seyahat hareketi ile İstanbul’un 30 farklı rotasını bizlerle buluşturuyor. TamEv Derneği Burslar Koordinatörü sevgili Seza Demirci’nin organizasyonu ile Dernek Başkanı Nuray Marçak’ın davetiyle bu mükemmel geziye misafir olduk. Gezdiğimiz her rotada kendimizi 1400’lü yılların Constantinople’sinde, ardından İstanbul’un Fethedildiği dönemlerde bulduk. O günden bugüne tarihi yapıların korunmasına şaşırdık. Ne savaşlar, ne depremler görmüş bu şehir yorgun ama dimdik ayakta karşılıyordu bizi. Balat hem esnafıyla, hem yaşayanlarıyla İstanbul’un eski yerleşim yerlerinden. Zamanında bu semt, sur içinin en zengin ve gözde semtlerinden biriymiş.
İbadethaneler hangi dinden olursa olsun, beni alıp çok farklı noktalara götürmüştür. Camiler, kiliseler, patrikhaneler , her bir insanın yaratıcıya inancını, yaşamın ötesinde bir güç olduğunu simgeler. Gezdiğimiz kiliselerde mum yakmak, dilek dilemek, tüm iyi enerjilerimizi bir arada paylaşmak, hepimize çok iyi geldi. Bir İstanbul kışında içimizi ısıttı Balat. Hatıralarımıza yeni bir anı eklendi. Hepimizin enerjisi, kızlarımızın eğitim hayatlarında parlayacakları bir geleceğe ışık olma umuduyla bir tohum oldu. TamEv Derneği ve projelerini gönülden tebrik ediyorum.
Başka bir insanın hayatına dokunduğunda tanrının işini kolaylaştırıyorsun.
Ne güzel izah etti Mois Bey iyilik yapmaya gönüllü olan insanları.
TamEv Derneği’nin diğer derneklerden çok daha farklı bir yapıya sahip olduğunu önceki yazımda söylemiştim. Derneğin tek amacı yardım toplayıp, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak değil. Aynı zamanda yardımları yapan kişileri kapsayan sosyal bir çevre oluşturarak, dernek faaliyetlerinde yaşanan beraberliğin keyifli anlara ve unutulmaz anılara dönüşmesini de sağlıyorlar. Balat gezisi bunun en güzel örneğiydi. Her bir etkinlik, hem derneğin projelerine katkı oluyor, hem de bu projelere yardımda bulunan kişilere eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Dernek Başkanı Sevgili Nuray Marçak şöyle özetliyor:
“Etkinliklerimizin amacı birlik ve beraberliğimizi pekiştirirken bir yandan yaşamımıza güzellikler katmak.”
Sadece sevdiklerine iyi olan insanlar iyi insan mıdır?
İşte bu soruya çok güzel bir cevabı var TamEv’in. Etkinlikleriyle kendi çevrelerinde, kendi hayatlarında iyi olan insanların, sevdiklerinden öte, hiç tanımadıklarına da iyilik yapmalarını destekliyor. Mois Bey, derneğin iyi kalpli insanlarına şöyle seslendi. “Bugün burada üçüncü boyutta olan insanlarla bir aradayız. Kendi ışığıyla başka hayatları aydınlatan insanlar. Birinci boyutta nereden geldim, ikinci boyutta nereye gidiyorum, üçüncü boyutta ise “Bana ihtiyacı olan insanlar için ne yapabilirim?” sorusu soruluyor. Farkındalık evreleri de diyebiliriz. Her dine ait çok değerli ibadethaneleri ziyaret ettik. “Mistik bir ortamın içerisinde iyi olmak için daha başka neler yapabilirim?” diye sorduk kendimize.
İstanbul kadim bir şehir. İstanbul farklı dinlerin, farklı milletlerin, farklı kültür ve geleneklerin, etnik kökenlerin bir arada barış içerisinde yaşadıkları bir şehir. Böylesine miras gibi bir şehrin ışığında daha iyi bir insan olmak için, bize ihtiyacı olan insanların hayatlarını güzelleştirebilmeliyiz.
İstanbul’da yaşamak yetmez. İstanbul’daki yapıların önünden öylece geçmek, boğazın kenarından geçip gitmek, yetmez. İstanbul’u, eski dönemlerde yaşayan ve yaşananları tanımak gerekir. Tarihe yolculuk yapmak bu şehre ne kadar kıymet verdiğimizi gösteriyor.
Sezen’in dediği gibi “Yaşamak dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret”. İşte biz de bu üç beş kısa mutlu anı, kalbi iyilikle dolu olan insanlarla nasıl değerlendirebiliriz? Bu soruyu sorduğumuzda kendimizi her seferinde TamEv Derneği’nin etkinliklerinde buluyoruz. Kalbe dokunan, hayatları ısıtan projelerle dolu bir dernek. Gönüllülerinin, üyelerinin, yönetim kurulunun hayatlarını güzelleştirmek ve yaşamlarına üç beş kısa mutlu an katmak için Dernek Başkanı Sevgili Nuray Marçak‘ın bugün ki gezisi bunlardan biriydi. Yeni anılar biriktirdik. Bakıp geçtiğimiz yapıları görme fırsatına sahip olduk.
“Yaşadığımız şehri sahiplenmek onu doğru tanımakla başlar. O yüzden biz sadece gezmiyoruz” diyen Mois Bey’in gezilerinin bir özelliği de normal bir gezide giremeyeceğiniz ibadethanelere, tarihi yapılara giriş yapabiliyor oluşunuz. Kapısından içeri girmemin imkansız olduğu bazı sinagogların ve Fener Rum Lisesi’nin bahçesini gezebilirsiniz. Kendi imkanlarınızla gezerek göremeyeceğiniz, öğrenemeyeceğiniz bir tur, farklı bir bakış açısıyla Balat’ı tanımak en güzeliydi.
Yıllardır düzenlediği bu geziler sayesinde, dünya milletlerinden bir çok gezgin İstanbul’un ve farklı rotaların tarihini öğreniyor. Bize anlattıkları geçmişten günümüze yaşananları aktarım şekli yalın, anlaşılabilir ve özenliydi.
Balat’ın mistik atmosferini, İstanbul tükenmeden, zamana yenilmeden yaşamanızı öneriyorum. Her biri çok kıymetli olan ve tarihi barındıran dünya milletlerinden insanların her dönem ziyaret ettiği bu yapıları İstanbul severler olarak yaşamanızı tavsiye ederim.