Last Updated on 3 Eylül 2024 by Turizm Günlüğü
ABD, tarih boyunca genişlemesini çeşitli anlaşmalar ve satın almalarla gerçekleştirdi. Ülke topraklarının yüzde 40’ına yakın bir kısmı, Louisiana’dan Alaska’ya uzanan stratejik bölgelerin büyük paralar karşılığında elde edilmesiyle şekillendi. Bu satın almalar, Amerika’nın bugünkü büyük ve çeşitlilik arz eden coğrafyasının temelini oluşturdu ve uluslararası ilişkilerde ABD’nin rolünü pekiştirdi.
1917 yılında Danimarka’dan 25 milyon dolarlık altın karşılığında satın alınan Virgin Adaları, ABD’nin Karayipler’deki stratejik konumunu güçlendirdi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bölge, dünya çapında turizm destinasyonları arasında parlayan bir yıldız olarak öne çıktı. Bu satın alma işlemi, adaların kültürel ve ekonomik dönüşümünün başlangıcı oldu ve bugün Virgin Adaları, tropikal iklimi, berrak suları ve zengin tarihi ile turistleri büyülemeye devam ediyor.
ANKARA (AA) – GÖKHAN ÇELİKER – Amerika kıtasında yerlilerin ellerinden alınan topraklar üzerine kurulan ABD, yıllar içinde, bugünkü topraklarının yüzde 40’a yakın kısmını kolonici güçlerden ve bölge ülkelerinden satın almalar yoluyla elde etti.
Bangladeş’teki protestoların ardından ülkeyi terk eden eski Başbakan Şeyh Hasina, ABD’nin Bengal Körfezi’ndeki St. Martin Adası’nı ele geçirmeye çalıştığını ve bunu kabul etmediği için iktidarda kalmasına izin verilmediğini iddia etmiş, Beyaz Saray ise bunu yalanlamıştı.
Hasina’nın sözleri, ABD’nin toprak hakimiyetleri ve kazanımlarını sağlarken satın alma yöntemini de güçlü şekilde kullandığı örnekleri gündeme getirdi.
AA muhabiri, ABD’nin 19. yüzyıldan itibaren satın aldığı veya satın almak istediği önemli toprakları derledi.
Kuzey Amerika’da, 15. yüzyılın sonlarında Kristof Kolomb’un Amerika kıtasına ulaşmasının ardından 16. yüzyılda İspanyol, İngiliz, Fransız ve diğer Avrupalı güçler kıtada koloniler kurmaya başladı.
Yerli halkların elinden savaşlar ve katliamlar yoluyla toprakların alınması 17. ve 18. yüzyıllarda hızlandı ve Avrupalı güçler kıtaya hakim oldu.
4 Temmuz 1776’da ilan edilen “Bağımsızlık Bildirgesi” ile uluslararası sistemde bir aktör olarak ortaya çıkmaya başlayan ABD, ilerleyen yıllarda topraklarını genişletme politikası izledi. ABD, bu politikası için savaş dışında yöntemleri de devreye soktu.
– En büyük parça Louisiana
ABD’nin 1803’te, bölgeyi kontrol eden Fransa’dan Louisiana bölgesini satın alması tarihe “Louisiana alışverişi” olarak geçti. ABD, Fransa’dan 2 milyon kilometrekareden fazla bir alanı satın alarak topraklarını büyük ölçüde genişletti.
Paris’te 30 Nisan 1803’te imzalanan sözleşmeyle iki ülke, 15 milyon dolar karşılığında anlaştı. Anlaşma, ABD’nin topraklarını kıtanın batısına doğru genişletmesini kolaylaştırdı.
“Louisiana alışverişinde” ABD’nin elini güçlendiren faktörler, Fransa’nın ekonomik sorunları ve Fransız lider Napolyon Bonapart’ın Avrupa’da çatışma ihtimalinin getireceği ekonomik ve güvenlikle ilgili sorunları düşünmesi oldu. O dönemde satın alınan topraklar, ABD’nin bugünkü sınırlarının yaklaşık yüzde 20’sinden fazla bir alana karşılık geliyor.
Söz konusu alışverişte ödenen tutar, 1803-2024 dönemi ortalama dolar enflasyonu yüzde 1,52 olarak alındığında, bugünün parasıyla yaklaşık 420 milyon dolara karşılık geliyor.
– Florida, 5 milyon dolara alındı
Florida, İspanya’nın Amerika kıtasındaki sömürgelerinden birisiydi. Ancak, İspanya, 19. yüzyılın başından itibaren Avrupa’daki savaşların da etkisiyle bölgedeki kontrolünü kaybetmeye başladı ve yerel halkla sorunlar yaşadı.
Bu dönemde ABD Başkanlığı görevinde, “Amerika, Amerikalılarındır.” sözüyle tanınan ve “Monroe Doktrini”nin sahibi James Monroe vardı.
Monroe liderliğindeki ABD, 1819’da “Adams Onis” antlaşmasıyla Florida’nın İspanya hakimiyetinde olan topraklarını, İspanya’ya karşı eylemlerde bulunan vatandaşlarının neden olduğu yaklaşık 5 milyon dolarlık zararı üstelenerek devraldı.
Gadsden satın alımı da ABD ile Meksika arasında gerçekleştirildi. ABD, 1854’te Meksika’dan 77 bin kilometrekareye yakın toprağı 10 milyon dolara satın aldı. Bu topraklar şu an Arizona ve New Mexico’nun bir kısmını da kapsıyor.
– Büyük stratejik hamle: Alaska
19. yüzyılın ikinci yarısı, Kırım Savaşı’nın ekonomiye getirdiği yük, Çarlık Rusya’sı için zor finansal koşullar yarattı. Çarlık Rusyası, Alaska’daki topraklarını ABD’ye satmayı teklif etti.
ABD, bu teklifi reddetmeyerek toprak satın alma geleneğine Alaska ile devam etti. Alaska toprakları, 1867’de Rus Çarlığı tarafından 7,2 milyon dolara ABD’ye satıldı.
Alaska için ödenen miktar da 1867-2024 döneminde ortalama dolar enflasyonu yüzde 1,97 olarak alındığında, bugün yaklaşık 153 milyon dolara karşılık geliyor.
Bu alışverişte, dönemin ABD Dışişleri Bakanı William Seward önemli rol oynadı. Ancak Seward, o dönemde birçoklarının ağır eleştirisine maruz kaldı. ABD medyası, Alaska’nın satın alınmasını “Seward’ın aptallığı” olarak nitelendirdi.
Değeri yeraltı zenginliklerinin keşfiyle artan ve bölge turizmi açısından da gelişmiş bir konuma sahip Alaska, güncel ABD topraklarının yaklaşık yüzde 17’lik bir kısmına denk geliyor.
Alaska ve Arktika bölgesinin jeopolitik önemi kendini ilerleyen zamanda çarpıcı şekilde gösterdi.
ABD için Rusya’ya karşı bir “ileri karakol” avantajı sunan Alaska ayrıca, ABD’nin Kuzey Kutbu’ndaki, askeri varlığı ve savunması açısından da oldukça önemli. Alaska’nın en batı noktası ile Rusya’nın en doğu noktası olan Dezhnev Burnu arasındaki mesafe ise yaklaşık 80 kilometre.
Rusya Parlamentosunun alt kanadı Devlet Duması’nın Başkanı Vyaçeslav Volodin, Temmuz 2022’de “ABD, topraklarının bir parçası olan Alaska’yı asla unutmamalı. Yurt dışındaki kaynaklarımızı yönetmeye çalıştıklarında, öncelikle bizim de onlardan alabileceğimiz bir şey olduğunu unutmasınlar.” ifadelerini kullanmıştı.
– Küba topraklarına ilgi
ABD, Küba’yı da İspanya’dan satın almak için girişimlerde bulundu. ABD’li 3 diplomat tarafından 1854’te yazılan Ostend Manifestosu’nda, ABD’nin İspanya’dan Küba’yı hızlı şekilde satın alması; İspanya’nın teklifi reddetmesi durumunda dahi Ada’nın ne pahasına olursa olsun ele geçirilmesi ima edildi.
Bu durum tepkiye neden olsa da ilerleyen süreçte Ada’da ABD etkisi artmaya başladı. Dönemin Kübalı karar alıcıları, bağımsızlık sürecinde 1903’te Guantanamo üssünün bulunduğu toprakları ABD’ye kiraladı.
ABD ve Küba arasındaki ilişkiler, eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’nun 1959’da yaptığı devrimden sonra giderek bozuldu. İki devlet, Soğuk Savaş döneminde farklı kutuplarda yer aldı.
– Virgin Adaları’nın bir bölümü Danimarka’dan satın alındı
20. yüzyılın başından itibaren ABD’nin stratejik olarak önem gösterdiği Karayipler bölgesinde varlığını artırmak istemesi, bu bölgedeki toprakların Washington’un dikkatini çekmesine neden oldu.
ABD bunun sonucunda o dönemki ismi “Danimarka Batı Hint Adaları” olan Virgin Adaları’nın Danimarka’ya ait bölümünü 1917’de, 25 milyon dolar tutarında altın karşılığında satın aldı.
ABD, bu satın alma ile hem Karayipler’de konumu güçlendirdi hem de İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Virgin Adaları, ABD’nin turizm açısından önemli duraklarından biri olarak ortaya çıktı.
– Grönland’da ABD’nin planı tutmadı
Kuzey Kutbu’nda Danimarka’ya bağlı özerk bölge olan Grönland’ın güney ve batıdaki küçük bir kıyı kısmı hariç büyük bölümü buzla kaplı bulunuyor. Grönland, 2 milyon 166 bin kilometrekare ile Türkiye’nin yaklaşık 3 katı yüz ölçümüne sahip ve Ada’da yaklaşık 57 bin kişi yaşıyor.
Danimarka’dan 1979’da özerkliğini elde eden Grönland, dışişleri, güvenlik ve mali konularda hala Danimarka’ya bağlı.
Grönland’da uranyum başta olmak üzere altın ve değerli taşların yanı sıra petrol ve gaz rezervleri de yer alıyor.
Eski ABD Başkanı Harry Truman, 1946’da, Grönland’ı satın almak için Danimarka’ya 100 milyon dolarlık altın teklif etti.
Truman’ın teklifinden 73 yıl sonra dönemin ABD Başkanı Donald Trump, 2019’da Grönland’ı satın almak istediklerini belirtti, konu Danimarka ile ABD arasında kısa süreli diplomatik krize neden oldu. Diplomatik gerilim nedeniyle Trump, Danimarka’ya yapacağı resmi geziyi iptal etti.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise Mayıs 2021’de, ülkesinin Grönland’ı satın almak istemediğini kaydetti.