Last Updated on 8 Ocak 2021 by Turizm Günlüğü
Seyahat endüstrisi için risk analizi ve risk araştırmaları yapan Riskline firması, 2021 yılında seyahat endüstrisi ve turizm sektörünü etkileyebilecek potansiyel riskleri ve Dünya çapındaki risk bölgelerini değerlendirdi. İşte detaylar…
Risk analizi yazılım firması Riskline’ın 2021 yılında Dünya çapında seyahatleri ve turizm sektörünü etkileyebilecek riskleri ortaya koyan raporunun sonuçlarını Riskline Operasyon Direktörü Adam Schrader değerlendirdi.
Adam Schrader, Dünya’nın bazı bölgelerinde 2021 yılında coronavirus salgının son bulacağına dair umudun söz konusu olduğunu belirtirken; pandeminin etkilerinin, yol açtığı değişimlerin 2021 ve sonrasında da hissedilmeye devam edeceğine dikkat çekti.
Schrader, “coronavirus pandemisinin ülkelerin sağlık sistemlerine, istihdama, sosyal ve ekonomik yapılarına yol açtığı zararların boyutlarını ve bu hasarların iyileştirilmesinin ne kadar süreceğinin henüz net olarak ortaya koyulamayacağını” belirtti.
Riskline’ın analiz ekibi 2021 yılında Dünya çapında seyahat endüstrisini etkileyebilecek, salgın, siyasi ve güvenlik krizleri, doğal afetler ve ekonomi alanındaki muhtemel riskleri derledi.
2021 yılında seyahat sektörünü etkileyebilecek muhtemel riskler, risk alanları ve risk bölgeleri şu şekilde sıralandı:
1. COVID-19’UN KÜRESEL SEYAHATLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ DEVAM EDECEK
Global seyahat endüstrisi, yeni yılda 2020 yılının tamamında neredeyse durma noktasına gelen durgunluktan kademeli olarak çıkarken; pandeminin sürekli olarak değişen etkisi bu yıl da devam edecek.
Seyahat öncesi sigorta ve PCR Testi zorunluluğu, aşı ile ilgili belgeleri sunma gerekliliği, seyahatlerin kısmi olarak sınırlandırılması turistlere ek maliyetler yükleyerek seyahat endüstrisi için baskı oluşturacak ana etkenler olacak.
Hükümetler tarafından uygulanan giriş – çıkış kısıtlamaları, salgının ülkelerdeki son durumu kısa süre içerisinde değişerek; Dünya çapında seyahatleri daha karmaşık hale getirecek.
2. DOĞAL AFETLER
2021 yılında iklim değişikliği nedeniyle tropikal ve kış aylarındaki fırtınalar, sıcaklar, orman yangınları ve muson yağmurları gibi doğal afetlerin etkileri daha şiddetli olmaya başlayacak.
Diğer yandan bu afetlerin yol açtığı yaralanma ve sağlık sorunlarına müdahalelerde, sağlık kadrolarının önemli bir kısmının COVID – 19 pandemisine yoğunlaşması nedeniyle gecikmeler yaşanacak ve müdahale etme süresi uzayabilecek.
Acil servislerin birçok ülkede hala yetersiz, kısıtlı olduğundan ve kaynakların çoğu COVID-19 salgınıyla mücadeleye tahsis edildiğinden, bu yıl doğal afetler ülkeleri vurduğunda sağlık alanında yaşanacak zorluklar artacak.
Riskline, 2021 yılında doğal afetler açısından riskli olabilecek olan bölgeleri ise şöyle sıraladı:
Kış aylarında (Ocak-Mart) fırtınalar nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İtalya, Kazakistan ve Rusya;
Orman yangınları mevsiminde ABD, Brezilya, Yunanistan ve Endonezya (Nisan – Ağustos) Avustralya ve Yeni Zelanda (Ocak-Nisan);
Siklon ve muson yağmurları döneminde (Mayıs-Kasım) Hindistan, Bangladeş, Vietnam, Tayland, Filipinler, Çin ve Pakistan.
3. ÜLKELERİN AŞIRI YÜKLENİLMİŞ YORGUN SAĞLIK SİSTEMLERİ
COVID-19 salgını çoğu ülkenin sağlık sistemini son sınırına kadar zorladı. Birçok ülkede halk sağlığı, sağlık altyapısı ve sağlık hizmetlerinde uzun süredir var olan zayıflıkları ortaya çıkardı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 105 ülkede gerçekleştirdiği çalışma, COVID-19 salgını sırasında ülkelerin yaklaşık yüzde 90’ının temel sağlık hizmetlerinde kesintiler yaşadığını ortaya koydu. Bu da sağlık alanında yaşanan yeni gelişmelere yönelik müdahaleyi zorlaştıracak.
4. COVID – 19 KISITLAMALARI VE KEMER SIKMA ÖNLEMLERİNİN YOL AÇTIĞI TOPLUMSAL HUZURSUZLUK ORTAMI
Ekim ayında Uluslararası Para Fonu (IMF), COVID-19 salgını nedeniyle küresel ekonominin 2020 yılında yaklaşık yüzde 4.4 oranında küçüleceğini tahmin etti.
Ekonomik durgunluğun etkileri bu yıl daha güçlü bir şekilde hissedilecek.
Ülkelerin düşük vergi gelirleri ve artan kamu açıkları, dünya çapında hükümetlerin sosyal yardım programlarında kesintilere gitmesine ve işsizlik yardımları dahil olmak üzere sıkı kemer sıkma politikalarını da uygulamaya konmasına yol açabilir.
Ekonomideki bu durgunluk ve alınan ekonomik önlemler ile Fransa’daki Sarı Yelekliler (Gilets Jaunes), Birleşik Krallık’taki Kemer Sıkmaya Karşı Halk Meclisi (People’s Assembly Against Austerity) ya da Halk Meclisi olarak da bilinen aktivist örgütlerin başlattığı toplumsal hareketler farklı ülkelere de sıçrayarak gösteriler yeniden yükselişe geçebilir.
Diğer yandan ABD başta olmak üzere, Kanada ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde COVID-19 kısıtlamalarını ve karantina uygulamalarını protesto eden kitle ve grupların sayısında artış yaşanabilir. Şehir merkezleri toplumsal gösterilere, protestolara sahne olabilir.
5. İRAN VE ORTADOĞU’DAKİ SİYASİ GERİLİMLER
2020 yılının Ocak ayında Tümgeneral Kasım Süleymani’nin ve sonrasında Kasım ayında İran’ın en önemli nükleer bilimcisi Mohsen Fakhrizadeh’in öldürülmesiyle İran, ABD, İsrail ve Körfez Ülkeleri arasındaki gerginlik tırmanarak üst seviyelere ulaştı.
Diğer yandan İsrail yetkilileri, kendi nükleer bilim insanlarını ve vatandaşlarını olası saldırılara karşı uyardı.
İran misillemeye yönelik adımlarını, 2020 yılında COVID-19 salgını ve salgınının ekonomi üzerindeki etkisiyle atamadı. Bazı siyaset bilimciler ve stratejistler bu misillemenin bu sene yaşanabileceğini ve Ortadoğu’daki gerilimin şiddetinin ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’in izleyeceği politikaya bağlı olduğuna dikkat çekiyor.
6. AFRİKA BOYNUZU BÖLGESİ’NDEKİ İSTİKRARSIZLIKLAR VE ÇATIŞMALAR
Kasım 2020’de Etiyopya’da artan çatışmalar… Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Kuzey Tigray bölgesinde yaklaşık bir ay süren çatışmanın ardından federal güçlerin bölgesel başkent Mekelle’yi ele geçirildiğini ve Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ne (TPLF) karşı zafer ilan ettiklerini duyurdu.
Bu gelişme, Etiyopya’daki etnik gerilimleri yeniden şiddetlendirdi. Çatışmalar komşu Eritre’ye de yansıdı. Çatışma bölgesinde yaşayanlar, Eritre ve Sudan’a mülteci olarak sığındı. TPLF liderleri savaşmaya devam edeceklerini açıkladı.
Bu çatışma Eritre, Sudan ve Somali de dahil olmak üzere komşu devletlere de sıçrayabileceğinden; bu ülkelerdeki mevcut insani, güvenlik koşulları ve siyasi gerilim daha da kötüye gidebilir.
Bu nedenle Afrika Boynuzu bölgesi 2021 yılında daha fazla istikrarsızlık riski altında olacak.
7. BREXIT VE TRUMP SONRASI GLOBAL SİYASİ BELİRSİZLİK SÜRECİ
1 Ocak 2021 tarihinde Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’nden (AB) çıkışının ardından bir yıllık geçiş dönemini de tamamladı. Bu gelişmenin etkileri Dünya çapında yaşanacak belirsizliklerden biri olacak.
Demokrat Joe Biden’in 2020 Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimi’ndeki zaferi Dünya genelinde iyimser bir hava yaratırken, ekonomik iyileşme ve COVID-19 salgınıyla mücadele alanında önemli zorluklarla karşı karşıya kalacak.
2022 yılında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı Seçimi nedeniyle Fransa, İngiltere’den daha fazla ABD’nin gündeminde olacak. Fransa bu süreçte, ABD’nin Avrupa dış politikasında odak noktası olacak.
Biden, ABD’nin rakibi Çin Halk Cumhuriyeti ile olan mücadelesinde Tayvan, Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi Asya-Pasifik ortakları ile iş birliğini geliştirecek adımlar atacak.
Biden’ın atacağı yeni adımlar 2021 yılında bir belirsizlik sürecinin yaşanmasına da neden olacak.
8. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE ŞİDDET SUÇLARINDA ARTIŞ
COVID-19 salgınının tetiklediği ekonomik durgunluk ve yaşanan ekonomik kriz sonrasında yeterli mali yardımı ve maddi desteği sağlayamayan “gelişmekte olan” ve “yarı gelişmiş” ülkelerde adli suçlarda artış yaşanması bekleniyor.
Bu nedenle, Afrika, Güney Amerika ülkeleri gibi halihazırda yüksek suç oranları gözlemlenen ülkelerde şiddet içeren suç vakaları artışa geçecek.
Milli geliri düşük olan ülkelerde yağma ve gasp gibi suçlarda da artış yaşanabilir.