Last Updated on 11 Aralık 2021 by Yaşar Çelik
Nasıl geçtiğini anlamadığımız koca bir yılı geride bırakırken, biraz eski günleri yad etmek biraz da yeni mekanların gölgesinde kalan İzmir efsanelerini yeniden hatırlamak adına kendime günübirlik bir tatil hediye edip, yılbaşı öncesi kısmen canlanan İzmir Kemeraltı’nda tarihi bir tura çıktım. Haydi gelin siz de bana katılın!
Körfezi Vapurdan İzlemek Gerek
Bir Karşıyakalı olarak, benim için Kemeraltı turu; martılara simit atıp, onların teşekkür çığlıklarını duydukça küçük bir çocuk gibi şenlendiğim Karşıyaka-Konak vapur seyahati ile başlar. Yeni vapurlar aşırı konforlu, sıcacık ve jet hızında olsa da, şansıma giderken eski vapura denk geldim ve tam da özlediğim o mutlu martı çığlıkları ile dolu o 20 dakikada hayattan azıcık da olsa soyutlandım diyebilirim. İzmir’e her ne amaçla giderseniz gidin, bir kez olsun vapura binmeden geri dönmeyin derim!
Klasik Müziğin Kolbastı Havalarına Karıştığı Konak Meydanı ve Tarihi Saat Kulesi
Konak meydana çıkar çıkmaz sokak müzisyenlerinin birbirinin sesini bastırmak istercesine coşku ile çaldıkları birbirinden çok farklı coğrafyalara ait müzik sesleri eşliğinde Kemeraltı’na doğru yürürken gözüme yine saat kulesi ile tek başına fotoğraf çekilebilmek adına bekleyen turistler çarptı. Meydandaki oturma elemanları çoğalınca, günlük hayat koşuşturmasına kısa bir mola veren şehir sakinlerinin sayısı epey artmış. Covid ile birlikte görmeyi özlediğimiz kalabalıklar mesafeler nedeniyle rahatsız da etmiyor insanı.
Kemeraltı’nın En Eskileri
Rotam kafamda belirgin olsa da kendimi her zamanki gibi kalabalığın akışına bırakma niyetindeydim; ancak yeni yıl arifesinde haftanın her günü yoğunluğun olduğu o eski günlerden eser yoktu bu sefer. İçimden gündemin ve ekonominin geldiği duruma hayıflanma noktasına gelmiştim ki kendime, hediye ettiğim bu bir günü mümkün olduğunca keyifli geçirme dileğimi hatırlattım ve kendimi bildim bileli orada olan belki de İzmir’in en eski kitapçılarından Yavuz Kitapevi’nin vitrinini tebessümle incelerken buldum. Eski kitaplara ve çocukluğumuzun özlenen kırtasiye ürünlerine hala ilginiz varsa bir uğramanızı tavsiye ederim. Anafartalar’ın girişine yakın Yavuz Kitapevi’nden sonraki durağım epeydir aradığım Candan Erçetin CD’lerini bulacağıma emin olduğum Bera Müzik oldu. Restorasyonu biten Başdurak Cami ve Kapalı Çarşısı’na gelmeden sağda köşede yer alan bu müzik markette ilginiz varsa şahane plaklar da bulabilirsiniz. Restorasyon ile hayli temiz bir yüze sahip olan bu küçük çarşı ne yazık ki pandeminin etkisinde yarı yaşar durumda olsa da cami her zamanki heybeti ile beni her beni yine büyülemeyi başardı!
Tarihi Lezzet Durakları
“Kemeraltı” denilince gözümde canlanan belli başlı yerlere ek olarak birkaç tane yeni ismi denemekti bu rotadaki amacım. Lise yıllarında okul çıkışı pırasalı kıymalı börek yediğimiz Tarihi Kemeraltı Börekçisi, her zamanki gibi önünden geçerken mis kokusu ile insanı içeri buyur ediyordu. Rotaya sabah saatlerinde başlarsanız burada taze çaya eşlik eden börekleri denemenizi tavsiye ederim. Çok düşkünü olmasam da Manisa Kebabı’nın en iyisi olarak bilinen Doyuran Kebap öğle yemeği için bir alternatif olabilir. İlk dükkanın korunmuş hali insanı içeri çekse de Hacı Salih Paşa Şadırvanı’nın bahçesindeki açık alanda yemek yemek sanki bu dönemde daha cezbedici. Benim gibi kebap düşkünü olmayanlar için yegane önerim; Kızlarağası Hanı’nın arka çıkışındaki başka küçük bir çarşı içinde yer alan Bizim Lokanta. Harika Ege tatlarının ardından kahveciler sokağının içinde yer alan Meşhur Hisarönü Şambalicisi’nde ayaküstü bol tarçınlı bir şambali yemek de adettendir! Ben gezerken saat farkındalığını yitirdiğim için Kızlarağası Hanı içindeki Acı Kahve’de Türk kahvesi molası verip, tatlımı bu seferlik paket yaptırdım. Kahve sonrası hanın içindeki gümüşçülere ve tam çıkış kapısının karşısında yer alan boncukçulara bakmamak olmazdı elbette. Kızlarağası’na veda etmeden, epey övülen, yıllardır önünden geçtiğim halde ilgimi hiç çekmemiş Meşhur Elgani’de cevizli ve bademli ezmenin tadına bakmayı bu sefer ihmal etmedim. Lezzeti tartışılmaz, evet. Ama benim için şambalinin yerini asla alamaz!
Antikacılar Çarşısı’na Yeni Bir Soluk
Dönüş rotamda yenilenen Antikacılar ve Balıkçılar Çarşısı’ndan geçtim. Bu yenileme, tam da pandemi öncesine denk geldiği için midir bilinmez, her iki çarşısının da eski tadı yok ne yazık ki. Ancak yıllardır yerini koruyan ve Turgutlu İş Hanı yanında yer alan Ambalajcı İbo birbirinden zarif ve tarih kokan antika fincanları ile eski büyüsünü kaybetmeyenlerden. Tam karşı çaprazında ise el emeği bebek ve dekorasyon ürünleri ile merak uyandıran yeni bir marka ile tanışma fırsatım oldu: Lula&Loop… Vitrindeki kadife kabaklar ve eğlenceli yılbaşı süsleri, keçe bebekler, el yapımı bebek ve yetişkin önlükleri… Reklamcılığı bir kenara bırakıp, yerel bir üretici olmaya karar veren Seda Hanım, gönlünü verdiği bu küçük emek kokan dükkanı ile umarım yıllar içerisinde Kemeraltı’nın vazgeçilmezlerinden biri olur! Benim için bir sonraki turda rotamın vazgeçilmezlerinden biri oldu bile…