Cem Polatoğlu’ndan, gastro turistler için tüyolar

Last Updated on 11 Aralık 2017 by Yaşar Çelik

90’lı yıllar. Henüz Gastronomi’nin esamesi okunmazken İtalyan “Sokak Lezzetleri Derneği” bizden ‘Sokak Yemekleri İstanbul Turu’ istemişti. Biz de “Deli bunlar” demiştik. Sabah poğaça, Kürt böreği ve gevrek simit ile başlayıp, balık ekmek, kokoreç, uykuluk, işkembe, midye dolma, Kadınlar Pazarı’nda büryan, içli köfte, sucuk ekmek, tavuklu nohutlu pilav, tükürük köfteci, Arnavut ciğercisi, lokma, macun, şam, ker… tatlısı derken perşembe-pazar yaptığımız bu turlar İtalyan turistlerimiz tarafından çok rağbet görmeye başladı, 12 ay ve yıllarca devam etti.

Son dönemlerde gittikçe önemi artan ve bakanlık, dernek ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından desteklenmeye başlayan gastronomi turizmine dikkat çeken Turizmci Cem Polatoğlu, “gastro turistler” başlıklı yazısıyla Türkiye’de bu turizm sektörünün gelişebilmesi için dört adımı sıraladı. İşte o yazı:

“Ardından bizler İtalya ile yakın muhabbetimizden dolayı bu ülkeye Gastronomi Turları yapmaya başladık. İlk başlarda peynirin, şarabın, sirkenin ana vatanı Emiglio Romano bölgesinde gastronomi turları yaparken, müşterilerimiz çeşitlilik ve değişik yerler görmek istedikleri için turlarımızı Puglia, Sicilya bölgesine, ardından Fransa, İspanya ve Portekiz’e kadar uzandı

Bu turlar, ne haftalık her şey dahil otelde 250 Euro’ya Antalya, ne de 249 Euro’ya 1 hafta İtalya turu fiyatına satılıyor, ne de gastro turistler o tür doldur-boşalt müşterinin harcamasına eşdeğer harcama yapıyorlar. Bir gastro turist, Antalya’da 1 haftada her şey dahil 250 euro vermek yerine iyi bir akşam yemeği ve yanında iyi bir şaraba 250 euro vermeye hazırdır.

Bugün İtalya, Fransa, İspanya, Amerika, Peru, Brezilya gibi ülkelerde Michelin ve benzeri kategori restoranlarda standart bir tabak yemeğe 100-150 euro verilmektedir. Bu tür yerlerde tadı ile korkmadan yer, iyi bir şişe şarap açtırırsanız, kişi başı 1000-1500 euro hesap normal bir rakamdır.

TÜRKİYE GASTRONOMiDE TÜM BU ÜLKELERİN ÖNÜNDEDİR

Bunu inanın bir Türk olarak değil, bu işin ticaretini yapan 40 yıllık turizmci olarak söylüyorum. Neden onlar kadar olamadık, şiş kebap ve döner ekseninden çıkamadık, eksiğimiz nedir? diye sorarsanız, 3 kelimede bunu size anlatırım; TANITIM, TANITIM, TANITIM.

Atılması gereken adımlar nelerdir?

1. Adım atıldı. Gastronomi Turizmi Derneği kuruldu. Henüz birinci yılını bile doldurmadı ancak yüzlerce kez kendi çabaları ile yurtdışında Türk gastronomisini haber yaptılar, panellere katıldılar, misafirler ağırladılar. Şimdi yurtiçi ve yurtdışındaki Türk restoranlarına, verdikleri reklamlara göre değil “tarafsız bir kuruluş olan KALDER nezdinde” yıldız verecekler.

2. Adım devlet ve belediyelerden gelecek. Yurtdışında katıldıkları her fuarlarda mutlaka kendi şehirlerinin gastronomisini ön plana çıkartacaklar.

3. Adım aşçılara. Yurtdışında aşçılar da restoran kadar markadır, yıldızlıdır. Yıldızlı her restoran kendi kadrosunu da tanıtmalıdır.

4. Adım havayollarımız ve havalimanlarımız. Türkiye’ye adım atan her turistin uğramak zorunda olduğu havaalanlarımızda en az bir tane sadece Türk yemekleri yapan restoranımız olmalı. Yeni yapılacak olan havaalanımızın yeme içme katında, en görünür yerde, gerekirse sponsor destekli bir Türk restoranı olmalıdır. Senelik 100 milyonu geçen yolcu taşıma kapasiteli havayollarımız, aylık dergilerinde gastronomiye daha çok sayfa ayırmalı, özellikle uzun uçuşlarda herkesin damak tadına uyabilecek marka yapabileceğimiz menüleri sunmalıdır. Taksi içi uygulamalar ve birçok dilde çıkacak olan Gastronomi dergisi için zaten Gastronomi Derneği ve Taksiciler Odası bir anlaşmaya varmışlardır.”