Ani Harabeleri Gezi Rehberi: Unutulmuş Bir İmparatorluğun İzinde

Ani Harabeleri Gezi Rehberi: Unutulmuş Bir İmparatorluğun İzinde
Ani Harabeleri Gezi Rehberi: Unutulmuş Bir İmparatorluğun İzinde

Last Updated on 9 Temmuz 2024 by Turizm Günlüğü

Yüzyıllar boyuncu İpek Yolu güzergahında onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış olan ve bizim Kars seyahatimizin temelini oluşturan Ani Örenyeri’ne gitmenin heyecanı içindeyiz. Çok büyük beklenti içerisindeyim, bakalım bu beklentimi karşılayacak mı Ani? İşte Ani Harabeleri Gezi Rehberi: Unutulmuş Bir İmparatorluğun İzinde haberimiz. 

“Kars’a adını veren Karsaklılar tarafından inşa edilen iç kaleden içeri girince işte karşımızda yüzyıllardır birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, birçok savaşa ve depreme tanıklık etmiş, destanlarda ise bin bir kiliseli şehir olarak anılan Ani.”

Yahindağ yolumuzun üzerinde

Kars merkezden 48 km uzaklıkta ki Ocaklı köyüne yani Ani’ye doğru yol alıyoruz. Ani Örenyeri’ne gidiş için şehir merkezinde ki Kars Tren Garı’nın arkasında ki Subatan yolunu takipteyiz ama yollar yeni yapıldığından dolayı mıcır ve iş makineleri ile dolu. Ana yollar kapalı olduğundan bir süre tren yollarına yakın olan ara yollardan gidiyoruz, bu sokaklar gecekondu dolu ve her kondunun önünde gördüğüm saman balyaları, tezekler, kalaklar ve traktörlerden anladığım kadarıyla burada yaşayanların çoğu çiftçilik veya hayvancılıkla uğraşıyorlar. Bir süre sonra yol çalışmaları bitiyor ve düzgün bir yola girip yolunuza devam ediyoruz.

Kars-Ani arasındaki yolda önceki Kars yazımda bahsettiğim gibi yine ağaçlandırma projeleri var ama bu projelerin dışında her yer saman sarısı ve o sarılığın arasında ara ara göze çarpan tek tük evler, yalnız atlar ve tarlaların dışında hiçbir şey yok. Yani üzerinde yol aldığımız yolu saymazsak, gözün alabildiği saman sarısı tarlalar yakıcı güneş ile birleşince sarı renkten başka bir şey göremiyorsunuz.

Subatan yolundan Ani’ye doğru yol alırken
Yahnidağ Geçidi

Yolumuz üzerinde merkeze 15 km uzaklıktaki Yahnidağ Geçidine yaklaşıyoruz. Burası birçok yönden önemli bir dağ ama en önemlisi 93 harbinde (1877-78 Osmanlı-Rus savaşı) 15 bin askerin bu dağda şehit düşmesidir. Dağda Kars Belediyesinin gerçekleştirdiği şehitlere saygı yürüyüşünün yanı sıra Türkiye Dağcılık Federasyonu tarafından gerçekleştirilen Cumhuriyet tırmanışı gibi çeşitli etkinlikler yapılıyor. Anadolu’nun fethedilmesinde de önemli bir yeri olan Yahnidağının büyük (inah) ve küçük (evliya) yahni tepeleri de yamaç paraşütü ve kayaklı iniş gibi alternatif sporların ev sahibiymiş. Bir rivayete göre ise Şeyh Ebu’l Hasan Harakani bu dağda savaşarak yaralanmış ve şehit düşmüş. Yani kısaca hem siyasi ve dini hem de sportif, doğal ve turistik gibi farklı özellikleri bir arada barındıran Ani’ye ve Kars’a bu kadar yakın olan bu yeri turizmde yeteri kadar tanıtamadığımızı düşünüyorum.

Girişte Anı çıkışta Ani yazan tabela

Anı tabelasını karşımızda, tabelanın altında oturan üç çocuk aniden ayağa kalkıp, suratlarında kocaman bir gülümseme ile el sallayarak bizi karşıladı. Buradaki geniş yolları çocuklar, yaşlılar, inekler, köpekler, traktörler, arabalar hep birlikte uyum içinde paylaşıyorlar. Yola sağlı sollu dizilmiş olan kocaman bahçelerin içerisindeki pek bakımlı olmayan tek katlı evlerin çatıları ise ağır kış şartlarına uygun olarak sacdan yapılmış. Bahçe duvarları da çok düzenli ve nizamlı, normalde oralarda bu kadar düzen göremezsiniz, sanırım ya zorunlu olarak ya da bir yerin desteği ile yaptırılmış.

ANİ 2016 YILINDA UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİNE EKLENEREK TÜRKİYE’NİN DÜNYA MİRASI LİSTESİNE KATILAN 16. KÜLTÜR VARLIĞI OLDU.

UNESCO’daki 16. kültürel varlığımız ANİ

Ani’nin bittiğini gösteren tabelanın hemen karşısında surların (iki sur var) arkasına saklanmış olan Ani Örenyeri. Bu tabelanın önünde geniş bir alan park yeri olarak kullanılıyor ve birkaç tane özel araç ile bir midibüs var. Şehir merkezinden 45 dakika süren Ani’ye gelmek için araç dışında sadece bir alternatifiniz var oda şehir merkezindeki Gazi Muhtar Ahmet Paşa Konağı önünden saat 09.00 ve 13.00 de kalkan midibüsler, bizim gördüğümüz o tek midibüs de oydu sanırım.

Köyün bitip Ani Örenyeri’nin başladığı yer / Ani Harabeleri Gezi Rehberi: Unutulmuş Bir İmparatorluğun İzinde
Aslanlı Kapı

Yedi kapısı bulunan surların içine şehrin ana giriş kapısı olan Aslanlı Kapı’dan girer girmez sağ köşede küçük bir kabin içerisinde bilet satan memura yöneliyoruz. Müze kartınız varsa giriş ücretsiz yoksa İş Bankası Maksimum kartınızı kullanabilirsiniz -Maksimum kart ile yılda bir kez bir ay boyunca müze kartın geçtiği yerlerden ücretsiz geçebiliyorsunuz-. Ancak her ikisi de yoksa 8 TL ücret ödemeniz gerekiyor, biletimizi alıp ikinci sur veya iç kale diye adlandırılan kapısına doğru yürüyoruz ve orada su satan güvenlik görevlilerini görünce henüz üç ay kadar önce gitmiş olduğum Pamukkale- Hierapolis Örenyeri aklıma geliyor. Hierapolis tamamen turizme ve turiste hizmet eden yeme, içme, dinlenme ve alışveriş olanaklarının bol olduğu bir yer. Ani’de ise koca buz kutularının içinde su satan güvenlik görevlilerinden başka hiçbir şey yok. Tabii Hireapolis’e girişin 35 TL ve 1.5 lt suyun 15 TL olduğunu, Ani’ye girişin ise 8 tl ve 0,5 lt suyun 1 TL olduğunu söylemekte fayda var. Buranın son bakir halleri, devam eden inşaatlardan anladığım kadarıyla birkaç yıla kalmaz burası da aynı özellikleri taşıyacak hale gelecek. Zaten amaç hepsini aynı fabrikadan çıkmış gibi tek tip haline getirmek, aradaki farklılıkları görmemek değil mi? Ani’yi bu bakir haliyle gördüğüm için çok mutluyum ama daha önceden gelmediğim için de çok üzgünüm.

Karsaklılar

Kars’a adını veren Karsaklılar tarafından inşa edilen iç kaleden içeri girince işte karşımızda yüzyıllardır birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, birçok savaşa ve depreme tanıklık etmiş, destanlarda ise bin bir kiliseli şehir olarak anılan Ani. 78 hektarlık bir alanı kaplayan ve etrafı 4500 metre boyunca surlarla kaplı olan bu şehir dağlarındaki sarı tonları, taş ve toprağındaki kırmızı ile kahverengi taşlarıyla bizi bekliyor. -Ani ile ilgili o kadar çok bilgi var ki ben kısaca dilim döndüğünce bahsetmeye çalıştım ama daha detaylı bilgi için www.aniharabeleri.org veya www.arkeofili.com sitelerine bakabilirsiniz-.

Girdiğiniz bu kapıdan sonra muhteşem Ani sizi bekliyor.
Birçok uygarlığa ev sahipliği yapan şehir

Türkiye- Ermenistan sınırını oluşturan Arpaçay nehrinin kenarında ve İpek Yolu üzerinde kurulan Ani Ermeni, Selçuklu, Gürcü ve Osmanlı gibi uygarlıklara ev sahipliği yaptığından dolayı bu uygarlıkların kalıntılarını taşıyan bir şehir. İpek Yolu üzerinde olmasından dolayı belirli dönemlerde önemli bir güç ve kültür merkezi olmasının yanı sıra dini bir önemi de sahipmiş. 16. yy sonlarında büyük bir depremle yıkılmış olan Ani’de kazı çalışmaları 2011 yılından beri devam etse de günümüzde bu şehrin çok az bir kısmı çıkarılmış.

Doğu bölümü tamamen yıkılmış bir kilise

Ani’yi saat yönünde gezmeye başlamadan önce hatırlatmam gereken bir şey var ki o da gördüğünüz her yapının en az iki isminin olması, ben sadece örenyerindeki tabelalarda yazan isimlerini yazdım, siz halk arasında veya farklı kaynaklarda bu yerlerin başka isimlerinin de olduğunu biliniz. Gezmeye başlıyoruz ve karşımıza ilk çıkan yapı Doğu bölümü yaşadığı birçok deprem yüzünden tamamen yıkılmış olan Surp Amenap’rkıtch Kilisesi yani Prikitch, Aziz Patrik, Halaskar veya Keseli Kilise adlarıyla bilinen kilise. Bu kilisede İsa’nın gerildiği çarmıhın küçük bir parçasının olduğu söylentiler arasındaymış. Kilise şu an iskele yardımı ile ayakta duruyor. Daha önceden çeşitli onarım çalışmaları geçiren kilisede kış şartlarından dolayı yavaş ilerlese de devam eden bir restorasyon çalışması var.

İlk gördüğünüz yapı Surp Amenap’rkıtch Kilisesi
ANİ’DE HER ESER EN AZ İKİ İSİMLE ANILIYOR

Ani denilince aklınıza ilk gelen Tigran Honents’tir

Ayakta kalmış ana yapıları görmeye zaman ayırabildiğimiz için ara ara karşımıza çıkan hamam vb. yapılara uzaktan bir göz atıp geçiyoruz. Arpaçay nehrinin eteklerinde bulunan kayalıkların üzerine kurulmuş olan Tigran Honents Kilisesini (Şirli, Resimli, Aziz Grigor Kilisesi) yani Ani denilince aklımda beliren ilk görüntüyü uzaktan gördük. Bildiğiniz tanıdığınız bir yapıyı görmek, ona bu kadar yakın olmak insanı heyecanlandırıyor. Kilisenin sağındaki yamuk yumuk taş merdivenlerden aşağıya doğru iniyoruz, aylardan ağustos sıkıntı yok ama eminim ki bu merdivenler kış aylarında birçok sakatlık yaşanmasına sebep oluyordur. Aşağıdaki kapıdan kilisenin içine giriyoruz ve dışarıda gördüğümüz o muhteşem güzellikten eser yok, kilisenin içi içler acısı. O güzelim duvarlardaki resimler kazınmış, her yere isimler yazılmış, saçma şekiller çizilmiş bildiğiniz harap edilmiş, böylesi bir güzelliğin bu halde olması çok üzücü.

Muhteşem güzellikteki Tigran Honents Kilisesi
Tigran Honents’ in içi, içler acısı…
10. yüzyılın ilk gotik mimarisi

Etrafı taşlarla örülmüş yoldan devam ediyoruz ve bizim zıt yönümüze şehri gezenlerle karşılaşıyoruz. Karşımızda 10. yüzyılın ilk gotik mimari örneklerinden olan Fethiye Cami yani Ayasofya’nın yıkılan kubbesini onaran ünlü mimar Ermeni Trdat Mendet tarafından yapılan Katedral. 1064 yılında Alpaslan Ani’yi fethedince katedralin ismi Fethiye Cami olarak değişse de şu an iki isimde kullanılıyor. Katedralin tavanı deprem yüzünden yıkıldığından gökyüzünü görebiliyorsunuz. Şu an adını hatırlayamadığım ve tavanı olmayan bir kiliseye ilk olarak İspanya-Toledo’da rastlamıştım. Şimdi ise iki fotoğrafa bakın ve yorumu siz yapın, kıyaslamak mümkün mü?

Katedralin arkadan görünüşü

 

Toledo’da gördüğüm ama ismini hatırlayamadığım kilise
İpek Yolu’nun geçtiği taş köprünün ayakları halen sağlam

Katedralden devam edince yol sizi Manuçehr Camisine (Ebu’l Manuçehr Camisi ve Türbesi, Ani Ulu Camisi) çıkarıyor. Caminin hemen dibindeki vadide doğal sınır olan Arpaçay Nehrinin üzerinde İpek Yolu taş köprüsünün ayakları var, köprünün kemeri ise yıkılmış ancak iki tarafta bulunan ayakları sağlam. İpek Yolunu kontrol eden hakim bir tepede kurulmasından dolayı köprüyü en iyi şekilde caminin etrafından ve içinden görebiliyorsunuz. Sekizgen bir minaresi olan caminin alt katı zamanında medrese olarak kullanılmış ve halen kazı çalışmaları devam eden camiye ait bir türbe de 2009 yılında ortaya çıkarılmış.

ANADOLU’DA İNŞAA EDİLEN İLK CAMİ EBUL MANUCEHR CAMİİ
Manuçehr Cami içinden İpek Yolu’nun görünümü
Sekizgen minareli cami
Ermenistan tepeleri

Şimdi ise yol bizi Abughamrents Aziz Gregory Kilisesine götürürken tam karşımızda buradakiyle aynı kuraklık ve vahşilikte olan Ermenistan tepeleri. Dağlarda gözetleme kulelerinden başka bir şey yok, sadece gri kayalıklara oyulmuş olan göz göz mağaralar görüyoruz. Sonradan bu mağaraların mezar, kilise ve depo olarak kullanıldığını ve buralarda insanların yaşadığına dair izlerin bulunduğunu öğreniyorum. Abughamrents Aziz Gregory Kilisesindeyiz ve bu kilise yeni restore olduğundan dolayı diğer kiliselere göre daha derli toplu.

Abughamrents Aziz Gregory Kilisesi
Kral Gagik kilisesi

Abughamrents Aziz Gregory Kilisesinden çıkıp Kral Gagik kilisesine doğru yol alıyoruz. Ama yolda hayvan dışkıları görüyoruz, düşünsenize yüzyıllık bir mirasın içinde hayvanlar otlatılmış. Bu zihniyetin şehir merkezinde ki o tarihi taş binalara koca afişler, ilanlar asan zihniyetten farkı yok, inanın diyecek sözümüz kalmıyor. Gagik Kilisesi diye bilinen ve Aziz Grigor Kilisesi veya I.Ggik Kilisesi adlarıyla da anılan bu kilisenin de mimarı yine Büyük Katedralin mimarı olan Ermeni Trdat’mış. Bu eserden kalan tek şeyin turistlerin üzerine çıkıp tuhaf pozlar vererek fotoğraf çektirdiği koca taşlar olduğunu sanmıyorum ama şu an görünen bu.

Neredeyse yerle bir olmuş Gagik kilisesi
Tepelerdeki mağaralar
Anadolu’nun ilk Zerdüşt tapınağı

Ani bitiyor çıkışa doğru ilerlerken o an ne olduğunu bilmediğim ama önemli bir şey olduğunu tahmin ettiğim Ateşgede’nin fotoğrafını çekmişim. Sonradan araştırdığımda ise Ateşgede’nin Anadolu’nun ilk Zerdüşt tapınağı olduğunu öğreniyorum. Bu tapınağında çok az bir kısmı gün yüzüne çıkarılmış. Kim bilir gün yüzüne çıkmayı bekleyen neler var. Gerçi bu eserlere yapılan onca saygısızlığı görünce nedense yer altında kalmalarının onlar için daha iyi olacağını düşünüyorum.

Anadolu’nun ilk Zerdüşt Tapınağı Ateşgede

Fotoğraf çekmek için mükemmel ışık

Çıkışa yaklaşırken son bir kez arkamı dönüp şehre bakıyor ve birbirine sarılmış orta yaşlı bir çiftin Ani’ye doğru baktığını görüyorum. Daha turistik bir yer olsa bu kadar tuhafıma gitmezdi sanırım ama burada nedense tuhafıma gitti. Saat 18.00’e yaklaşırken Ani’den ayrılıyoruz ve dönerken üç tane Harley motorun Ani’ye doğru yol aldığını görüyoruz. Özellikle mi bu saati tercih etmişler bilmiyorum ama fotoğraf çekmek için ışık çok güzel yani zamanlama mükemmel.

Ani’den kalanları izleyen çift

Hoşçakal Ani, tekrar görüşmek üzere

Askeri sınırlamalardan, kapalı olmasından, çeşitli restorasyon çalışmalarından veya yasaklı bölgede kalmasından dolayı Ani’deki her yeri maalesef ki göremedik, bazen gördüğümüz bazı yerleri de anlamlandıramadık gerçi ama Ani gibi bir güzelliği görmekle çok iyi ettik. Hoşçakal Ani, tekrar görüşmek üzere diyerek tır ve kamyonların bol olduğu yoldan Kars’a geri döneceğiz. Girerken hiç gözüme çarpmamıştı ama çıkarken yeni yapılan konaklama ve tesis inşaatlarını gördüm. Birkaç yıl sonra Ani’yi tahmin edebiliyorsunuzdur, o yüzden bir sonraki ziyareti uzatmamak gerek.

Kış şehri Kars’ı karlar altında görmek istiyorum

Güzelim Kars gezimizi üzülerek bitirdik. Ama ben şu an şubat ayında tren ile Kars’a gidiş planları yapıyorum. Bu sefer eksik kalan, gidemediğim, göremediğim, sonradan keşfettiğim yerleri ve kış şehri Kars’ı karlar altında görmek istiyorum, hem de gitmeden Orhan Pamuk’un Kar kitabını okumuş olarak.